HADİSLER IŞIĞINDA SURİYE SAVAŞIYLA İLGİLİ BİR DEĞERLENDİRME – Muhammed Hüseyin Seyfullah
Hz. Peygamber (sav)’in “Ahir Zaman” olaylarıyla ilgili çok sayıda hadisleri bulunmaktadır. Bu hadisleri, hadis külliyatlarının Babu’l-Fit’en adlı kısımlarında bulmak mümkündür. Hz. Peygamber’in (sav) kıyamet alametlerinden bahseden bu hadisleri kıyamete yakın gerçekleşecek önemli olayları anlatmaktadır. Bu hadisleri dikkatli bir şekilde incelediğimiz zaman, günümüzde meydana gelen birçok olayın bu hadislerde anlatıldığı şekliyle gerçekleşmiş olduğu net olarak görülecektir. Fakat bu hadislerin dikkatli bir şekilde incelenmesi gerekmektedir. Kıyametin öncesinde gerçekleşecek ve Müslümanları yakından ilgilendirecek olayların anlatıldığı hadisler zamanla tahrifata uğramışlardır. Bunun bazı nedenleri bulunmaktadır. Bunlardan birisi hilafet merkezinin muhtelif zamanlarda farklı coğrafyalara taşınmış olmasıdır. Hz. Peygamber’in hilafet merkeziyle ilgili ifade ettiği hadisler, Medine’nin sürekli olarak hilafet merkezi olarak kalacağı zannıyla kıyamete yakın gerçekleşecek olaylarda da hilafet merkezi olarak gösterilmiştir(1). Bu hadislerin birçoğu Suriye, Filistin, Irak ve Horasan coğrafyasından bahsetmektedir. Şam ve Suriye coğrafyasıyla ilgili hadisler, bir dönem Şam’ın Emevilerin yönetim merkezi haline gelmesiyle beraber tahrif edilmiştir. Bunun yanında Irak coğrafyasıyla ilgili olarak Küfe ve Basra şehirlerinin geçmiş olması da bu hadislerin değiştirildiğini göstermektedir. Zira Hz. Peygamber döneminde Küfe ve Basra şehirleri mevcut değildi. Bu şehirler Hz. Ömer’in hilafeti döneminde kurulmuştur. Ayrıca Ahir Zamanda Deccal ve Mehdi’nin ordularının İstahr şehri için savaşacaklarına yönelik hadislerin de tahrifattan nasibini aldığını göstermektedir. Çünkü Orta Çağlarda İslam dünyasının merkezi şehirlerinden biri olan İstahr şehri günümüzde mevcut değildir. Hz. Ali’nin hilafeti döneminde Suriyeliler ve Iraklıların birbirleriyle savaşları sırasında bu hadislerin birçoğu tahrif olmaktan kurtulamamışlardır. Suriyeliler Irak’ı, Iraklılar ise Şam’ı fitne merkezi olarak görmüşlerdir. Dolayısıyla bu hadisler günümüze gelene kadar farklı formata bürünmüşlerdir. Bunun yanında Abbasilerin Emevilerle mücadelesi sırasında Horasan ile ilgili bazı hadisler uydurulmuş veya Horasan ile ilgili rivayet edilen bazı hadisler ise günün şartlarına uydurulmuştur. Emevilere karşı isyanın başladığı Horasan coğrafyası Emevi taraftarları tarafından Deccal’in çıkacağı yer olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Bundan dolayı hadisler incelendiği zaman tarihte gerçekleşmiş olaylar göz önünde bulundurularak bu hadisler üzerinde kritik yapmak gerekmektedir. Ayrıca günümüzde yaşanan olaylar ışığında bu hadislerin hepsi incelendiğinde hadislerde belirtilen olayların birçoğunun gerçekleşmiş olduğu da görülmektedir.
Şimdi de bu hadislerde geçen olayların ne şekilde vuku bulduklarına bakalım. Öncelikle hadisler kıyamete yakın bir dönemde çok sayıda Deccalin ve bunlar içerisinde Büyük Deccal’in, İslam deccali olan Süfyânî’nin, Ehl-i Beyt’e mensup olan İmam Mehdi (as)’ın ve Hz. İsa (as)’ın geleceği üzerinde durulmuştur. Bu hadisler içerisinde en çok bahsedilen Büyük Deccal ve Süfyânî’dir. Her ikisi arasında da en çok Süfyânî’den bahsedilmektedir. Süfyânî’nin Müslümanlar içerisinde ortaya çıkacağı ve İslam dünyasında maddi ve manevi tahribatlarda bulunacağı ifade edilmektedir. Yedi bayraklıların(2) Süfyânî’ye gelerek kendilerine öncülük yapmasını isteyecekleri, onun önce bunu kabul etmek istemeyeceğini fakat daha sonra onlara öncülük edeceğinden bahsetmektedir. Hadislerde Süfyânî’nin ordusuna mensup kimselerin önce Suriye coğrafyasına yöneleceği; Şam sahibinin (bazı hadislerde melikinin) kendisine karşı geleceğini, Şam melikinin önce yenileceğini fakat daha sonra Süfyânî’ye karşı zafer kazanacağı ifade edilmiştir(3). Farklı rivayetlerde yine Şam ehlinin İmam Mehdi (as)’a biat edeceği ve Süfyânî’yle savaşacağı rivayet edilir(4).
Fakat Şam ile ilgili hadislerden bazılarının Emevilerin Şam’da iktidara gelmesiyle, Şam’ın fitne merkezi haline gelmesi üzerine tahrif edildikleri de dikkatten kaçmamaktadır. Bazı hadisler Şam’ı fitne merkezi olarak ifade ederken, diğer bazı hadisler ise fitne sırasında Müslümanların Şam’da toplanması gerektiğinden bahseder. Yine bazı hadisler Süfyânî’nin Şam’da ortaya çıkacağını ifade ederken, bazı hadisler ise Süfyânî’nin Şam’a yöneleceğinden bahseder. Bu hadislerin birçoğunda Süfyânî’nin A’mak (Amik), Dabık ve Halep’te savaşarak buraları tahrip edeceği anlatılır. Bu hadislere dayanarak Süfyânî’nin Suriye coğrafyasının dışında bulunacağı ve daha sonra Suriye coğrafyasına yönelerek bu bölgeleri tahrip edeceği net olarak görülmektedir. Ayrıca Süfyânî’nin Suriyelilerle yaptığı savaşlardan bahseden hadislerde Guta, Beyda, Haresta gibi savaşların yoğun olarak gerçekleştiği bazı coğrafi yerlerin adlarının geçmiş olması da ilgi çekici konular arasındadır. Bu hadislerin Süfyânî’nin ordusuna mensup kimseleri; farklı milletlere mensup, çirkin suratlı, merhametten uzak, ciğer yiyen, insanların karınlarını deşen, kafalarını kesen, kadın ve çocukları öldüren, insanları köleleştiren, şehirleri yakıp-yıkan kimseler şeklinde tarif etmesi de çok manidardır(5). Rivayetlerde bu savaş sırasında Türklerden bazı toplulukların da Süfyânî’nin safında yer alacağı ifade edilmektedir. Ayrıca Orta Asyalı, Afrikalı ve Horasanlı bazı grupların da Süfyânî’ye katılacakları bildirilmiştir(6). Bu rivayetlere bakıldığı zaman Süfyânî’nin kiralık katillerinin Suriye coğrafyasından sonra Irak coğrafyasına yöneleceği, Suriye coğrafyasında işlemiş oldukları cinayetlerin ve yaptıkları tahribatın aynısını burada da gerçekleştirecekleri görülmektedir.
Şimdi de bu hadislerde geçen olayların ne şekilde vuku bulduklarına bakalım. Öncelikle hadisler kıyamete yakın bir dönemde çok sayıda Deccalin ve bunlar içerisinde Büyük Deccal’in, İslam deccali olan Süfyânî’nin, Ehl-i Beyt’e mensup olan İmam Mehdi (as)’ın ve Hz. İsa (as)’ın geleceği üzerinde durulmuştur. Bu hadisler içerisinde en çok bahsedilen Büyük Deccal ve Süfyânî’dir. Her ikisi arasında da en çok Süfyânî’den bahsedilmektedir. Süfyânî’nin Müslümanlar içerisinde ortaya çıkacağı ve İslam dünyasında maddi ve manevi tahribatlarda bulunacağı ifade edilmektedir. Yedi bayraklıların(2) Süfyânî’ye gelerek kendilerine öncülük yapmasını isteyecekleri, onun önce bunu kabul etmek istemeyeceğini fakat daha sonra onlara öncülük edeceğinden bahsetmektedir. Hadislerde Süfyânî’nin ordusuna mensup kimselerin önce Suriye coğrafyasına yöneleceği; Şam sahibinin (bazı hadislerde melikinin) kendisine karşı geleceğini, Şam melikinin önce yenileceğini fakat daha sonra Süfyânî’ye karşı zafer kazanacağı ifade edilmiştir(3). Farklı rivayetlerde yine Şam ehlinin İmam Mehdi (as)’a biat edeceği ve Süfyânî’yle savaşacağı rivayet edilir(4).
Fakat Şam ile ilgili hadislerden bazılarının Emevilerin Şam’da iktidara gelmesiyle, Şam’ın fitne merkezi haline gelmesi üzerine tahrif edildikleri de dikkatten kaçmamaktadır. Bazı hadisler Şam’ı fitne merkezi olarak ifade ederken, diğer bazı hadisler ise fitne sırasında Müslümanların Şam’da toplanması gerektiğinden bahseder. Yine bazı hadisler Süfyânî’nin Şam’da ortaya çıkacağını ifade ederken, bazı hadisler ise Süfyânî’nin Şam’a yöneleceğinden bahseder. Bu hadislerin birçoğunda Süfyânî’nin A’mak (Amik), Dabık ve Halep’te savaşarak buraları tahrip edeceği anlatılır. Bu hadislere dayanarak Süfyânî’nin Suriye coğrafyasının dışında bulunacağı ve daha sonra Suriye coğrafyasına yönelerek bu bölgeleri tahrip edeceği net olarak görülmektedir. Ayrıca Süfyânî’nin Suriyelilerle yaptığı savaşlardan bahseden hadislerde Guta, Beyda, Haresta gibi savaşların yoğun olarak gerçekleştiği bazı coğrafi yerlerin adlarının geçmiş olması da ilgi çekici konular arasındadır. Bu hadislerin Süfyânî’nin ordusuna mensup kimseleri; farklı milletlere mensup, çirkin suratlı, merhametten uzak, ciğer yiyen, insanların karınlarını deşen, kafalarını kesen, kadın ve çocukları öldüren, insanları köleleştiren, şehirleri yakıp-yıkan kimseler şeklinde tarif etmesi de çok manidardır(5). Rivayetlerde bu savaş sırasında Türklerden bazı toplulukların da Süfyânî’nin safında yer alacağı ifade edilmektedir. Ayrıca Orta Asyalı, Afrikalı ve Horasanlı bazı grupların da Süfyânî’ye katılacakları bildirilmiştir(6). Bu rivayetlere bakıldığı zaman Süfyânî’nin kiralık katillerinin Suriye coğrafyasından sonra Irak coğrafyasına yöneleceği, Suriye coğrafyasında işlemiş oldukları cinayetlerin ve yaptıkları tahribatın aynısını burada da gerçekleştirecekleri görülmektedir.
Hadislerde Süfyânî’nin ordularına karşı İmam Mehdi (as)’ın komutanlarının savaşacakları ifade edilmektedir. Hadisler İmam Mehdi (as)’ın iktidar süresinin en fazla dokuz yıl olduğu üzerinde durmaktadır. Hadisler çok net bir şekilde Süfyânî fitnesinin Mehdi’den sonra ortaya çıkacağını ve bu fitnenin İmam Mehdi (as)’ın komutanları tarafından ortadan kaldırılacağını göstermektedir. İmam Mehdi (as)’ın zuhuru ile ilgili hadislerin hepsinde önemli üç olaydan bahsedilir. Zilkade’de savaş, Şam ve Mısır meliklerinin öldürülmesi ve çölde bir ordunun yere batmasıdır(7). Bu olayların yaşanması İmam Mehdi (as)’ın iktidara gelmesinin alametleridir ve iktidar süresi dokuz yıldır . Dolayısıyla rivayetlerde kendisinden sonra Süfyânî’nin ve Deccal’in ordularına karşı savaşacak onun Kâhtânî(9), Temimî(10), Şuayb b. Salih, Horasanî(11), Yemânî(12), Haşimî(13) adındaki komutanlarından veya ardılı olan halifelerinden bahsedilmektedir. İmam Mehdi (as)’ın ordularını beldelere göndereceği ve birçok beldeyi fethedeceği de bu hadislerde rivayet edilmektedir. Bu savaşlar sırasında İmam Mehdi (as)’ın en büyük yardımcılarının Şam, Yemen ve Irak ehli olacağı hadislerin birçoğunda sarahaten ifade edilmektedir(14). Süfyânî’nin kiralık katilleriyle yapılan savaşlar sırasında Iraklıların gönüllü bir cemaat teşkil edecekleri ve Şuayb b. Salih(15) ile Haşimî’nin Horasan’dan ve Ahvaz’dan getirdikleri gençlerle beraber Süfyânî’ye karşı savaşacakları anlatılmaktadır. Yine bu hadislerde Şuayb b. Salih’in ordusunun siyah sancaklı bir ordu olduğu ifade edilmektedir(16). Iraklı gönüllülerin ve Horasanlıların; Iraklı esirleri Süfyânî’nin ordusunun elinden kurtaracakları çok geniş bir şekilde bu hadislerde hikâye edilmiştir. Bu savaşların ise Nusaybin, Medâ’in(17) ve Kerkük arasındaki bölgelerde gerçekleşeceği anlatılmaktadır(18). Hadislerde Haşimi ile Şuayb b. Salih’in ordularının önlerine dağlar çıksa bile onları ezerek ilerleyecekleri anlatılır. Bu savaşların öncesinde Süfyânî’nin ise Fırat’ı geçeceği üzerinde durulur. Fakat çok ilginç bir ifadeyle hadisler Süfyânî’nin Fırat’ı kâfir olarak geçeceğini bildirmektedir(19). Bu hadisler arasında Süfyânî’nin ordusuyla savaşan Şam melikinin uzun boylu ve sarışın birisi olarak tarif edilmesi de ilginç bir ayrıntıdır. Ayrıca hadisler Süfyânî ile yapılan savaş sırasında Mağrib (Akdeniz) Denizinin yanında “sarı bayraklıların” ortaya çıkacağını ve Süfyânî’nin ordularıyla savaşacaklarını, Süfyânî’nin ordularının “çöllerde” yok olacağını ifade etmektedir. Hadisler bu savaşların yedi yıl süreceğini, üç aşamalı olacağını Süfyânî’nin iki defa yenildikten sonra üçüncü savaşta fitnesinin ortadan kalkacağını ifade etmektedir.
Büyük Deccal ile yapılan savaşların Süfyânî fitnesinin bitmesinden sonra gerçekleşeceği hadislerden çıkarılabilecek en önemli sonuçtur. Süfyânî ile yapılan savaşların coğrafyası Suriye, Irak, Arap yarımadası olarak gösterilirken; Büyük Deccal ile yapılacak savaşın adresi ise işgal edilmiş Filistin toprakları olarak gösterilmektedir. Süfyânî’nin akıbetiyle ilgili hadislerde tam olarak belirgin bir ifade yoktur. Sadece onun fitnesinin etkisini yitireceği üzerinde durulur. Fakat Büyük Deccal’in öldürüleceği noktasında hadislerde net bir ifade bulunmaktadır. Hadisler Süfyânî’nin Emevi soyundan olduğunu fakat Deccal’in Yahudi kökenli olduğunu ifade etmektedir. Süfyânî’nin İslam’a karşı Emevî zihniyetiyle hareket etmesi, Hz. Peygamber’in nesebi olan Ehl-i Beyt’e olan düşmanlığı, askerlerinin tekfirci güruhlardan oluşması hadislerin verdiği bilgileri teyit etmektedir. Yine hadisler Deccal’in Yahudi kökenli olduğu halde ordusunun Hıristiyanlardan oluştuğunu fakat Hz. İsa (as)’ın zuhur alametine karşılık tuzun suda erimesi gibi dağılıp yok olacağını bildirmektedir. Bugün Büyük Şeytan Amerika’nın Yahudi lobiler tarafından yönetilmesine karşılık ABD ordusunun Hıristiyan vatandaşlardan oluşması bu hadislerin verdiği malumatlarla ayniyet göstermektedir. Artık yedinci yılını doldurmak üzere olan Süfyânî fitnesinin bu aşamasında, hadislerin bildirdiği olayların gerçekleşmiş olanlarından bazılarını özetle anlatmaya çalıştık. Diğer yazımızda da bu rivayetlerin Süfyânî fitnesinin devamında gerçekleşeceğini bildirdiği olaylara özetle bir göz atacağız inşallah.
KAYNAKLAR
1. Bkz. Said Nursi, Şualar, s. 585.
2. Suudi, Katar, BAE, Kuveyt, Bahreyn, Ürdün, İsrail (!?).
3. Naim b. Hammad, Fit’en babında Ebu Meryem’den nakletmiştir.
4. Naim b. Hammad, Ka’b’dan rivayet etmiştir.
5. Hakim, Ebu Hüreyre’den rivayet etmiştir.
6. Naim b. Hammad, Ebu Ertat’tan ve ibn Abbas’dan ayrı ayrı rivayet etmiştir.
7. Dani, Şehr b. Havşeb’den rivayet etmiştir.
8. Muhammed b. Hanefi vasıtasıyla İmam Ali’den (as) rivayet edilmiştir.
9. Kahtânî Arapları Yemen kökenlidir ve Yemen’e ise tarihin eski devirlerinde Irak coğrafyasından gelmişlerdir.
10. Temîm Arapları nesep olarak Hz. İsmail’e dayanan Adnanîlere mensuptur.
11. Hadislerde kendisi Acem olarak geçmekle beraber Arap olduğuna dair rivayetler de vardır. İsmi genel olarak Horasan coğrafyasıyla birlikte anılır.
12. Yemenli olarak ifade edilen bu zat genelde Beytü’l Makdisle ilgili hadislerde geçmektedir.
13. Haşimî adlı zat hadislerde İmam Mehdi’nin akrabası (bazı yerlerde amcasının oğlu) şeklinde anlatılmaktadır.
14. Mesela Naim b. Hammad’ın, Ka’b ve Katade’den naklettiği hadis önemlidir.
15. Bu zat bazı hadislerde sarışın ve hafif sakallı olarak; bazı hadislerde ise kısa boylu, esmer ve hafif sakallı olarak tasvir edilmiştir.
16. Naim b. Hammad, Hz. Ali’den rivayet etmiştir.
17. Eski İran imparatorluklarının başkentiydi. Bu şehir yıkılarak otuz km kuzeyinde Bağdat inşa edildi.
18. Bu hadisler Ebu Cafer, Naim b. Hammad ve Demure b. Habib tarafından rivayet edilmiştir.
19. İmam Ebu Amr ed-Dani Sünen adlı kitabında, Hüseyin b. Muhammed b. Abdullah el-Kısaî de Kısas-ı Enbiya kitabında Ka’bu’l-Ahbar’dan rivayet etmişlerdir.
KAYNAKLAR
1. Bkz. Said Nursi, Şualar, s. 585.
2. Suudi, Katar, BAE, Kuveyt, Bahreyn, Ürdün, İsrail (!?).
3. Naim b. Hammad, Fit’en babında Ebu Meryem’den nakletmiştir.
4. Naim b. Hammad, Ka’b’dan rivayet etmiştir.
5. Hakim, Ebu Hüreyre’den rivayet etmiştir.
6. Naim b. Hammad, Ebu Ertat’tan ve ibn Abbas’dan ayrı ayrı rivayet etmiştir.
7. Dani, Şehr b. Havşeb’den rivayet etmiştir.
8. Muhammed b. Hanefi vasıtasıyla İmam Ali’den (as) rivayet edilmiştir.
9. Kahtânî Arapları Yemen kökenlidir ve Yemen’e ise tarihin eski devirlerinde Irak coğrafyasından gelmişlerdir.
10. Temîm Arapları nesep olarak Hz. İsmail’e dayanan Adnanîlere mensuptur.
11. Hadislerde kendisi Acem olarak geçmekle beraber Arap olduğuna dair rivayetler de vardır. İsmi genel olarak Horasan coğrafyasıyla birlikte anılır.
12. Yemenli olarak ifade edilen bu zat genelde Beytü’l Makdisle ilgili hadislerde geçmektedir.
13. Haşimî adlı zat hadislerde İmam Mehdi’nin akrabası (bazı yerlerde amcasının oğlu) şeklinde anlatılmaktadır.
14. Mesela Naim b. Hammad’ın, Ka’b ve Katade’den naklettiği hadis önemlidir.
15. Bu zat bazı hadislerde sarışın ve hafif sakallı olarak; bazı hadislerde ise kısa boylu, esmer ve hafif sakallı olarak tasvir edilmiştir.
16. Naim b. Hammad, Hz. Ali’den rivayet etmiştir.
17. Eski İran imparatorluklarının başkentiydi. Bu şehir yıkılarak otuz km kuzeyinde Bağdat inşa edildi.
18. Bu hadisler Ebu Cafer, Naim b. Hammad ve Demure b. Habib tarafından rivayet edilmiştir.
19. İmam Ebu Amr ed-Dani Sünen adlı kitabında, Hüseyin b. Muhammed b. Abdullah el-Kısaî de Kısas-ı Enbiya kitabında Ka’bu’l-Ahbar’dan rivayet etmişlerdir.
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 4 YORUM
BİR YORUM YAZ
Yüreğinize sağlık Allah yar ve yardımcınız olsun
elinize sağlık daha fazlasını isteriz her ne kadar hadisleri tahribata emeviler yüzünden olmuş olsada devamını isteriz toplum olarak bilinçmeli alemlere rahmet olarak gönderilen hz muhammed s.a.v efendimizin hadislerini sahabelerin rivayetlerine uymalıyız onlar allahın izniyle 1400 yıl öncesinden bilgi vermişlerdir bölgede dünyada ne olacağını biz hz muhammed s.a.v efendimizin hadislerine islam ülkeleri olarak hiç ayrılmadan sıkısıkıya hadislere rivayetlere sarılsaydık şimdi hiçbirr islam ülkesi işgal edilmeyecekti işgal altında olamayacaktı
Uzun bir açıklama okudum teşekürler.
Yazının devamı ne zaman yayınlanacak