YEZİD’in Nif’AK SARAY’ında OTURUP; Hz. HUSEYN’e (as) AĞLAMAK

ehlibeythaber

Yazarın şu ana kadar yazılmış 16533 makalesi bulunuyor.
  • 19 Mart 2015
  • 2.506 kez görüntülendi.

       Din kelimesi çok büyük ve çok geniş bir anlam sahasına sahiptir. Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde birçok manada kullanılan bu kelime, kavram olarak insanlığın en önemli faaliyeti olan inanmayı, bir yaratıcıya itaat ve ibadet etmeyi, ahlaki davranışları, fazilet ve iyilikleri, toplumsal düzeni,  doğru yolda olmayı ifade eder.

Din kelimesinin sözlük manasına bakıldığında, onun; üstünlük, egemenlik,  itaat, zorlamak, itaatkar olarak kendini bir güce teslim etmek,  borçlanmak, birinin emrine girmek,  onun emrine amade olmak, onun hakimiyet ve otoritesi altında boyun eğmeyi kabul etmek, yol, şeriat,  kanun, adet, hesaba çekmek, ceza veya mükafat vermek gibi manalara gelir.

Başka bir deyiş tarzıyla; “Her din bir hayat tarzıdır ve her hayat tarzı bir dindir.”

       İslami düşünce yapısında dinin tarifini şu şekilde yapabiliriz. Din: Her şeyi yoktan var eden yüce Yaratıcıyla, yaratılmışların en üstünü, en şereflisi olan, Yaratanın dünyadaki halifesi olmakla şereflenen insanın ve insanla bütün yaratılmış olan varlıkların arasındaki ilişkileri, münasebetleri düzenleyen sistemin, nizamın bütünüdür. Bu sistem, nizam sadece kul ile Allah (cc) arasındaki ilişkiyi, münasebeti düzenlemez. Aynı zamanda insanın dünya üzerinde yaşadığı zaman dilimi içerisinde toplumlarla, doğayla, nefisle, şeytan ve şeytanın yardımcılarıyla olan ilişkisini düzenler.  Bununla birlikte insanı başka bir hayata, başka bir dünyaya “Ahirete” hazırlar.

Dolayısıyla din sadece bir söylem değil; bir hayat, bir yaşam tarzıdır. Allah’ın (cc) koyduğu kanunlar “emir ve yasaklar” çerçevesinde oluşturulan bir hayat tarzı, doğal olarak Allah’ın (cc) razı olacağı dinin kendisidir. Herhangi bir bireyin, herhangi bir cemaatin veya herhangi bir toplumun dünya görüşü, gittiği yol ve benimsediği yaşam tarzı Allah’ın (cc) koyduğu kanun ve hükümlere göre şekillenirse; bu fert, bu cemaat veya bu toplum İslam dini üzerinde olabilir. İslam dininin canlanmış haline dönüşür.

       İslam’ın hakim olduğu ülkelerde, İslam’ın; sosyal, siyasal, askeri ve ekonomik adaleti her şeyi kapsar. Allah’ın (cc) razı olduğu dini “İslam’ı” yaşayan toplumlarda, Allah’ın (cc) hükümleri karşısında herkes eşit haklara sahiptir. Bu hükümlerden muaf olan, bu hükümler karşısında özel ve dokunulmaz olan kişi ve gruplar yoktur.

Fakat insanlık tarihi boyunca kendi heva ve heveslerini, nefislerini, şeytan ve onun avanelerini “ilah” edinmiş olanlar Allah’ın (cc) kanun ve nizamını beğenmeyip O’na muhalif olarak yeni kanunlar ortaya çıkarmış, ve bu kanunları insanlar üzerinde uygulamaya çalışmışlardır.

      Allah-u Teala’nın (cc) da bu sapkın ve azgın şeytanilerin imhası ve kendi kanunlarının bütünü olan dininin ihyası için tarihin çeşitli dönemlerinde Peygamberler, Nebiler ve İmam’lar göndermesinin sebebi de budur.

Dünyada yaşanan ve yaşayan tek din İslam değildir. Fakat Allah indinde tek ve yegane din İslam’dır. İslam tümüyle kabul edildiğinde ve tamamıyla yaşandığında; yani hayatın her yönüne “sosyal, siyasal, askeri, ekonomi, içtimai” hakim olduğunda hak din olur. Kur’an-ı Kerim’in bazı hükümlerini  “ferdi-ibadi”  alıp, bazı hükümlerini “toplumsal-devletsel”  almayanlar; bazı emir ve yasakları uygulayıp, diğerlerini uygulamayanlar hak din “İslam” üzere olduklarını iddia etseler de, bu gibi fertler, cemaatlar, partiler ve toplumlar hak üzerinde değil; bilakis batıla kaymışlardır.

       Hocalarını, Şeyhlerini, Üstadlarını veya Liderlerini ilahlaştıranlar; onların her sözünü “ayet”, her hareket ve davranışını “keramet” kabul edenlerin,  Allah’ın (cc)  bütün vasıflarını “haşa” liderlerine atfedenlerin, kendileri açlık ve fakirlik içinde yaşarken, saraylarda zevk-ü safa içinde yaşayanlara tabii olanların yaşadıkları din “İslam” değil, batıl bir dindir.

Günümüz İslam toplumlarında yaşanan en büyük ruhsal ve dinsel sorun da insanlara İslam diye, İslam adıyla başka ideolojilerin, izimlerin empoze edilmesidir. Kurtuluşu sadece İslam’da olan insanlara, İslam’ın zıddı olan bir dünya görüşü, bir hayat tarzı sunan her “ideoloji, izim” batıl bir dindir.

Ben hem Müslümanım, hem de Demokrat !

Ben hem Müslümanım, hem de Laik !

Ben hem Müslümanım, hem de Sosyalist, Kemalist veya Kapitalist ! gibi söylemlerde bulunmak ve bu düzlemde yaşamak; İslam dini ile birlikte başka bir dini, başka bir ideolojiyi, başka bir izmi kabul etmek İslam’dan çıkmak demektir. İslam’dan başka dinlere yönelen herkes İslam’dan uzaktır ve onlar ziyana uğrayanlardır.

İslam dininde:

Zulme rıza göstermek, mazluma sırtını dönmek yoktur.

Göklerin hakimiyetini Allah’a (cc); yerlerin hakimiyetini insana bırakmak yoktur.

Yezid’in nif’AK SARAY’ında oturup;  Hz. Huseyn’e (as) ağlamak  yoktur.

Ahiret için Allah (cc)’a, dünya için Tağuta kulluk etmek yoktur………..

 

 

                                                                                      Zeynel Abidin ŞEHİDOĞLU

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.