AKKUYU MU KARAKUYU MU? – MAHİR ARAS
Son günlerde gerek TV ekranlarında gerek reklam billboardların da gördüğümüz nükleer enerji milli güç sloganlarıyla süslenen caddeler aklımıza acaba diye bir soru getiriyordu. Konuyu biraz araştırdığımızda acabaların sayıları arttı.
Bilinçaltımızı en baştan beri yönlendirmeye çalıştıklarını gördüm. Vatan millet Sakarya, nükleer yalanlar bir bir akarya…
Meğer reklam billboardlarındaki her kelime yalanmış, tersten okumak gerekiyormuş. Şimdi nükleer meseleyi tersten okuyalım; Milli güç, meğer ki Rus gücüymüş, çünkü; Santralin Rus payı %51’in altına düşmeyecek. Türkiyenin payı %49 olacak. Başlangıç için buda yeter diye belki aklınızdan geçirebilirsiniz. Haklısınız, Türkiye’ye tam olarak nükleer atığın tamamı kalıyor, Rusya nükleer atığı ülkesine almak istemiyor. Doğru okudunuz. Atıklar 100.000’lerce yıl boyunca deprem bölgesi olan Akkuyu su depolarında hasar görmeden korunmak zorunda. Rusya atıkları ülkesine almıyor. Olası bir kaza durumunda 500.000.000.000 (500 milyar)$’lık hasarın sadece binde birinden Rusya sorumlu. Tüm masraflar Türkiye’den çıkacak.
Yani bir nükleer atık ülkesi olmamıştık, çok şükür onada kavuşuyoruz(!)
Tüm Avrupa ülkeleri, nükleer santralleri kapatıp yenilenebilir enerjiye yönelirken, bizdeki bu cahil cesaretini çözemedim. Araştırmamız işin ihanet kısımlarını da kapsıyor meğer ki:
Santrali yapan şirket Çernobil felaketininin sorumlu şirketi: Rosatom. İşte sızıntının kokusunu şimdi aldım. Yani adamlar öyle bir proje yapmışlar ki; Akkuyu’da sızıntı olmaması için hiçbir neden neredeyse kalmadı. Merak ediyorum Akdeniz bölgesi deprem bölgesi değil mi? Akkuyu’da fay hattının üstünde değil mi? Bu projenin yerini hangi dahi düşündü acaba?
Araştırmamıza devam edelim.
Akkuyu’da dünyada daha önce denenmemiş bir reaktör modeli kullanılacak. Bunun anlamı nükleer laboratuvar oluyoruz; Gözümüz aydın(!) Üzerimizde Allah’ın izniyle tüm nükleer deneyleri yapacaklar, hani belki başarılı olurlarsa kendileri de kullanır bir ihtimal.
Yine de bu kadar olumsuz düşünmeyelim. Proje hayata geçtiğinde, doğal gaz bağımlılığı bitiyor, yerine yakıtta Rusya’ya bağımlı oluyoruz. Rusya’nın bizim için seçtiği Rus uranyumunu kullanacağız. Doğalgaz bağımlılığı yerine uranyum bağımlılığı artacak. Abartı olmasın, yakında doğal gaz sayaçlarını okuyan fukara memurlar, uranyum faturalarını da kapının altından atarlar. Zaten doğal gaz faturası ödemekten sıkılmıştık, biraz da uranyum faturası ödeyelim. Bu arada bizim ülkemizde ki uranyumda dünya sıralamasında bayağı bir iyiymiş. Sakın söylemeyin, galiba anlaşmayı imzalayanların bizim uranyum rezervlerinden haberleri yok. Olsun canım, adamlar canla başla yol yapıyorlar, olur o kadar, bunda ne var ki? Zaten neyimiz yerli ki, uranyumumuzda yerli olsun? Biz güçlü ve yeni Türkiye’yiz(!)
Bu arada sakın Mersin’den gelecek olan muzu, çileği yemeyin. Neden mi? Santral kazasız çalışırken dahi çevreye radyoaktif toz saçacağı için Mersin’de yetişen Çilek, muz gibi gıdalara “radyoaktif atık içerir” etiketi getirilecek.
Anladığım kadarıyla katliam Mersin’den başlayacak…
Bu arada, eğer bir kedi, fare veya böcek yanlışlıkla elektrik santralinin içine girip, elektriği keserse hapı yuttuk. Çünkü, uranyum yakıt çubuklarının sürekli olarak su ile soğutulması gerekiyor. Soğutma elektrik kesintisi gibi bir sebeple duracak olursa, kısa sürede Fukuşima ve Çernobil gibi kazalar meydana gelebilir.
Türkiye, tüm ülkeyi kapsayan elektrik kesintisinin sebebini bir hafta boyunca bulamamış bir ülke.
Rus bilim adamının açıklamalarına ne demeli?
Nükleer Mühendis Ozharovskiy, Türkiye’nin nükleer konusunda deneme tahtası olacağı iddiasında bulundu. Üstelik işin sadece güvenlik kısmının değil ekonomik karakterinin de “kağıt üzerinde” olduğunu söylüyor. Ozharovskiy, “bunların doğruluğuna ilişkin hiçbir pratik bilgi yok” diyor ve ekliyor: Öyle görünüyor ki pek çok insan Rosatom’un deneyime dayalı olmayan reklamlarına inanıyor.
Evet, Akkuyu’ya kurulması planlanan VVER-1200 reaktörlerinin kendine has problemlerine dikkat çekiyor Ozharovskiy. Ama işin bu kısmı biter bitmez, o da pek çok uzman gibi aslında reaktör tipi ne olursa olsun bütün nükleer santrallerde çok ciddi güvenlik sorunları olduğunun altını çiziyor.
Yani Türkiye televizyonlarında dönen, billboardlara yerleştirilen reklamlarda iddia edilenin aksine, Ozharovskiy’e göre, bu işin temiz ve güvenli bir yolu yok: “Bilin ki herhangi bir çeşit Nükleer Enerji Santralı’nın yüzde 100 güvenlik garantisi, Nükleer ve radyoaktif atık sorununa ve kötü ekonomik performansa çözümü yok. Rosatom’un Türkiye’ye santral yapmasına izin vermek ne akıllıca ne de sorumluluk sahibi bir karar. Sadece şimdi değil, gelecekte de çok fazla sorun ortaya çıkacak, nükleer atık sorunu gibi…”
Bizim siyasetçilerimize kalsa ‘’O nükleer mühendis ne anlar? Kimse bize nükleer konuda akıl veremez’’ derler. Anladığım kadarıyla Mersin’de, Akkuyu’da hepimize şekil yapacaklar, hepimizin şekli şemali değişecek.
Akkuyu mu, Karakuyu mu varın siz düşünün….