Cabiri Ensari: Türkiye’nin Siyasi Hitabı Ve Stratejisi Arasında Bir Çelişki Var
İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Cabiri Ensari, son bir buçuk yıla aşkın devam eden Astana zirvesinde İran, Rusya ve Türkiye’nin Dışişleri Bakanlıklarınca üçlü zirve yapma gerektiği neticesine varıldığını açıkladı ve ekledi: şuana kadar iki zirve gerçekleştirildi ve üçüncüsünün de İran’da yapılacağı kararına varıldı.
Dışişleri bakanlığı düzeyinde yapılan toplantıların biri Astana’da gerçekleştiğini ve bir diğerinin de bu gün Moskova’da yapılacağını duyuran Ensari, üç ülkenin gündeminde olan bu toplantıların nispeten verimli olduğunu beyan etti.
Dışişleri Bakanı Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Sayın Zarif’in Moskova ziyareti çerçevesinde, Rus ve Türk meslektaşları ile ikili görüşmelerinde önemli meselelerin ele alınacağını, Dışişleri Bakanlarının üçlü toplantısında da Suriye gelişmelerinin eş zamanlı olarak inceleneceğini dile getirdi.
Sayın Zarif’in Rusya meslektaşı ile yapacağı görüşmelerden biri de kesinlikle Nükleer antlaşmalarına yönelik yapılan müzakerelerdeki gelişmeleri olacaktır. Konuya dair İran ve Rusya Koordineli çalışmalıdır dedi.
Türkiye’nin İdlib’te bulunmalarına yönelik sorulan soruya karşı; Astana toplantısında konuyla ilgili bir incelemenin yapılmadığını ancak Suriye’deki gerginliklerin ve bölge güvenliği konusunun daha detaylı bir şekilde yapılacak uzman toplantılarında ele alınacağını dile getirdi.
Bölgedeki kontrol noktaların sayısı ve işlevi hakkında genel bir görüşme gerçekleştiğini ve herhangi bir ihlal karşısında inceleme yapılacağı konusunda da mutabakata varıldığını beyan etti.
Ensari, Türkiye’nin, Suriye’ye yapılan son saldırıyı olumlu karşılaması hakkında; Türkiye kendine özgün bir siyaset takip ediyor. Türkiye bir NATO ülkesi ve aynı zamanda Amerika’nın kadim müttefikidir. Türkiye’nin Astana zirvesine duyduğu ihtiyaç Suriye gerçekleri ve bölgedeki gelişmelerde etkili olan güçler ile işbirliği içerisinde oluşudur. Türkiye tüm bu ittifakları bir araya getirerek hem bölgede olmak ve hem kadim müttefiki olan ABD ile ters düşmemek istiyor. Ancak Türkiye siyaseti iki tezat arasında kaldığı takdirde teste tabi tutulacağı kaçınılmazdır.
Türkiye’nin, ABD’nin Suriye’ye saldırmasının hemen ardından üçlü zirveye katılmasının sebebi Astana sürecini tüm hırsıyla korumak istemesinden kaynaklanıyor. Öyle ki bazıları ABD’nin Suriye’ye saldırmasının sebebini, Türkiye’yi bu zirveden uzaklaştırmak için gerçekleştirdiğini ama yenilgiyle sonuçlandığını dile getirdiler.
Cabiri, Astana çerçevesinde net ilkelerinin olduğunu ve Türkiye’nin bu ilkelere saygı duyması ve göreceli bir verimliliğe sahip olması koşuluyla, bu sürece devam edeceğini açıkladı.
Hem yargıç hem de icra aktörlüğüne soyunmuş ABD’nin Suriye’ye olan saldırısına ilişkin tutumumuz açık ve net olarak kabul edilemezdir. Suriye’nin kimyasal silah kullandığına yönelik yapılacak denetlemelerden bir gün önce Suriye’ye yapılan saldırı İran ve Rusya tarafında kabul edilemezdir. Bugünkü zirvede bu tek taraflı tutum da incelemeye alınacaktır.
Bölgedeki emniyet ve krizin azalması kalıcı değildir. Asıl konu muhalif grupların yapılan ateşkese ve antlaşmaya yönelik kendilerini terörist gruplardan ayırmaları ve silahlarını teslim etmeleridir. IŞİD ve Nusra gibi terörist gruplardan kendilerini ayırmadıkları takdirde akıbetleri Doğu Guta’daki gibi olacaktır. Alınan bu kararın Türkiye tarafından da kabul göründü mü sorusuna yönelik: Genel hususta mutabakata varıldığını ancak ayrıntıların uygulamaya nasıl geçileceği konusunda görüşmelerin devam ettiğini dile getirdi.
ABD’nin Suriye’ye saldırmasının ardından Türkiye’nin, Beşşar Esad’ın gitmesi konusundaki yaptığı açıklamalarına yönelik değerlendirmesinde: Türkiye’nin siyasi hitabı ve stratejisi arsında bir çelişki var. Türkiye, Beşşar Esad’ın gitmesi konusunda siyasi düşüncesini hiçbir zaman değiştirmedi ve sürekli eleştirilerini dile getirdi. Ancak Astana sürecine katılması ise Suriye gerçeklerine yönelik stratejik bir tezattır. Bir masada oturuyorsanız ve bu masada Suriye de varsa karşı faktörün varlığını kabullenmişiniz demektir.
Türkiye Astana sürecine katılarak iki şeyi kabullendi. Birincisi karşısında bulunan oyuncuların oyunu ki bu oyuncular İran ve Rusya’dır. İkincisi de Suriye gerçekleridir. Ancak bölgede en ufak bir gelişme meydana geldiğinde ise çabucak siyasi eyleminde farklılık gösterip hitabını değiştiriyor ve bu da çelişkiye düşürüyor. Türkiye artık bir yerde yolunu belirtmeli ve tercihini yapmalıdır dedi.