Düşünme İle Zikir Arasındaki Fark – İmam Humeyni’nin (ra) Kaleminden
Bil ki zikretmek, düşünmenin sonuçlarından biridir. Bu nedenle de düşünme menzili, zikretme menzilinden önde sayılmıştır. Hace Abudullah şöyle diyor:’’ Zira tefekkür sevgiliyi talep etmek, zikretmek ise bu talebin gerçekleşmesidir.’’
İnsan henüz talep ve araştırma aşamasında kaldığı müddetçe, istediği şeyden örtülü ve mahrum durumdadır. Oysa sevgiliye ulaşınca elde etme yükünden kurtulmuş olur. Ama zikrin gücü ve mükemmelliği, tefekkürün güç ve mükemmelliğine bağlıdır. Neticesi sevgilinin mükemmel zikri olan tefekkürü, başka hiçbir amelle karşılaştırmamak gerekir ve de tefekkürü, fazilet acısından diğer amellerle bir saymak mümkün değildir. Nitekim rivayet-i şeriflerde bir saatlik tefekkür bir yıllık, altmış yıllık ve hatta yetmiş yıllık ibadetten üstün sayılmıştır. Çünkü bilindiği gibi ibadetlerin gayesi ve en önemli semeresi Hak Teala’nın marifetine erişmek ve O’ nu zikretmektir ve bu sahih bir tefekkürle daha iyi elde edilir.
Bir saatlik tefekkür, salikin yüzüne, yetmiş yıl ibadet etmenin bile açamadığı büyük marifet kapılarını açabilir veya bu bir saatlik tefekkür insanı yıllarca sıkıntı çekerek dahi elde etmesi mümkün olmayan gerçek sevgilinin zikredicisi kılabilir.
Bil ki ey aziz! Mahbubu zikredip anmanın bütün kesimler için pek çok neticeleri vardır. Ama kamil insanlar, evliya ve arifler için emellerinin nihayeti sayılmakta, bu zikir ve yolla onlar sevgilinin cemaline erişmektedirler.
Halkın geneline ve orta sınıfı içinde bir çok ahlaki, ameli zahiri ve Batıni kemaller vardır. Bütün hal ve tavırlarından Hak Teala’yı aklından çıkarmayan ve kendini daima Zatı Mukaddes’in huzurunda gören insan, şüphesiz O’nun rızasına aykırı amellerden kaçınır ve nefsini isyandan uzak tutar. Nefsi emmare ve şeytanın bütün müsibeti ve sapkınlıkları da Hak ile Hakk’ın azap ve cezasını unutmaktan kaynaklanmaktadır. Haktan gafil olmak gönlün zulmetini arttırır. Nefsi ve kovulmuş şeytanı insana musallat eder. Fesadı günbegün arttırıp güçlendirir. Hakk’ı zikredip anmak ise gönle huzur ve güç verir, gönlü sevgilinin tecelli yeri kılar, ruhu halis hale getirir, insanı nefsin zincir ve bağlarından kurtarır, bütün hata ve günahların kaynağı olan dünya sevgisini gönlünden uzaklaştırır, insanın dağınık tasalarını tek tasa haline getirir ve gönle asıl sahibinin ikameti için temizleyip donatır.
O halde ey aziz! Zikir ve mahbubun anılması yolunda hangi meşakkat ve sıkıntıya katlansan azdır. Gönlüne mahbubu anma alışkanlığı kazandır da, belki böylece Allah’ın isteğiyle gönül süretin, Hakk’ı zikretme suretine dönüşür ve Lailahe illallah temiz kelimesi, nefsin son sureti ve nihai kemali haline dönüşür. Allah’a doğru seyirde ilahi marifetler içinde bundan daha iyi bir azık, nefsin ayıpları için bundan daha büyük bir iyileştirici ve daha güzel bir yol gösterici bulunamaz.
O halde eğer zahiri ve manevi kemallerin peşindeysen, ahiret yolunun yolcusu ve muhacir-i ilallah isen kalbini sevgilinin zikrine alıştır ve gönlünü Hak Tebarek ve Teala’yı anmayla yoğur.