Evo Morales’in Amerika’nın Latin Amerika’da darbe niyetine ilişkin uyarısı
Bolivya’nın eski cumhurbaşkanı Evo Morales, bazı Latin Amerika ülkelerindeki son gelişmelerle ilgili olarak Amerikan emperyalizminin gerilemekte olduğu için bölge ülkelerinde şiddete başvurarak darbeler yapmak niyetinde olduğuna inanıyor.
Morales, ABD’nin bölgedeki politikalarının başarısızlığa uğradığını ve Washington’un Latin Amerika’daki hegemonyasının kaybolduğunu vurguladı. Morales, “Bir imparatorluğun durumu kötüleştiğinde şiddete, hegemonyasını kaybettiğinde ise silaha ve kurşuna başvurur. Amerika, Latin Amerika ülkelerinde bir darbe planlıyor.” şeklinde konuştu.
Morales’in uyarısı, Latin Amerika ülkelerindeki son gelişmelere, özellikle ilerici veya solcu yetkililere ve başkanlara yönelik fiziksel suikast veya görevden alma amaçlı eylemlere dayanıyor. Morales’e göre, “Washington geçen ay Arjantin’in başkan yardımcısı Cristina Kirchner’e karşı bir yargı darbesi başlattı, ardından Peru’da bir parlamento darbesi yaptı ve şimdi de Brezilya’da bir darbe girişiminde bulunuyor.” Evo Morales, 2019’da sokak protestolarının ardından ve Bolivya ordusunun baskısı altında, Washington tarafından desteklenen yarı darbe eylemiyle istifa etmek zorunda kaldı.
Amerika, “Monroe Doktrini” çerçevesinde 19. yüzyılın başından beri Latin Amerika’yı her zaman kendi arka bahçesi olarak görmüştür. Monroe Doktrini, yabancı güçlerin Amerika kıtasının siyasetine herhangi bir müdahalesini ABD’ye karşı potansiyel olarak düşmanca bir eylem olarak görüyor ve Washington’a Latin Amerika üzerinde kontrol uygulamak için bahaneler sağlıyor. ABD’nin eski ulusal güvenlik danışmanı John Bolton, “Monroe Doktrini”ne atıfta bulunarak, Latin Amerika’yı açıkça Washington’un özel nüfuz alanı görerek şöyle diyor: Amerika Birleşik Devletleri, Monroe Doktrini’nin hedeflerine ulaşmak için Latin Amerika ülkelerinin içişlerine müdahale etme hakkına sahiptir.
Aslında Washington, kendisini hâlâ Latin Amerika’nın koruyucusu ve sahibi olarak görmekte ve bu nedenle bu bölgedeki solcu liderleri ve hükümetleri devirmeye çalışan, istek ve düşüncelerine aykırı hareket eden yaklaşımları her zaman düşmanca bir tavırla ele almıştır. Washington’un çıkarları, politikasının en üstünde yer alıyor. Bu yaklaşım, Amerika’nın kibirli ve otoriter doğasının bir işareti olarak kabul edilir.
Ancak bu yaklaşım açıkça Venezuela, Küba, Nikaragua ve Bolivya’da başarısız olurken Meksika gibi ülkelerde uygulanmaya başlanmıştır. , Kolombiya, Brezilya, Arjantin ve Şili’de de Washington’un isteklerine karşı hareket eden solcu başkanlar var. Latin Amerika’nın yeni liderleri, Amerika’nın bu bölgede müdahaleci politikasını sürdürmekten kaçınmasını istiyor.
Amerika, özellikle Soğuk Savaş döneminde, Sovyetler Birliği’ne ve komünizmin yayılmasına karşı koymak bahanesiyle, Şili, Guatemala ve Arjantin dahil bazı Latin Amerika ülkelerinde orduların komutanlarının yardımıyla bu ülkelerde darbeler yapmıştır. Ayrıca Washington, aralarında Venezuella, Küba ve Nikaragua’nın da bulunduğu Latin Amerika’nın ilerici ülkelerine karşı her zaman düşmanca politikalar izlemiş ve onlara karşı en ağır yaptırımları uygulamıştır.
Soğuk Savaş sonrası dönemde, özellikle eski Başkan Donald Trump’ın başkanlığı döneminde ABD, en ağır yaptırımları uygulayarak Latin Amerika’daki solcu siyasetçileri ve hükümetleri zayıflatmak ve devirmek için yoğun çabalar sarf etmesine rağmen başarısız kalmıştır. Şimdi bu bölgenin bazı önemli ülkelerinde solcular bir kez daha yeniden iktidara geldiler veya iktidarda kaldılar. Sol görüşlü devlet adamları, Amerika’nın ve onların iç ajanlarının baskılarına karşı birbirlerine destek olmak için ayağa kalktılar.
Bu gerçeklere rağmen Washington, Latin Amerika üzerindeki uzun yıllara dayanan hakimiyet ve hegemonyasının devam etmesi doğrultusunda, bölgede Washington hakimiyetine ve hegemonyasına karşı çıkan başkanlara ve ilerici hükümetlere karşı düşmanca ve yıkıcı politikalar izlemeye devam etmektedir. Uygulanan yaptırımlar ve darbeler, Amerika’nın bu eylemlerinden bazılarıdır. Bolivya’nın eski cumhurbaşkanı Evo Morales’in bu konudaki uyarısını bu bağlamda değerlendirmek gerekir./