Fars Körfezi İşbirliği Konseyi’nde insan haklarına yabancı olan gerginlik üçgeni
İnsan hakları izleme örgütü en son raporunda Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirliğinde insan hakları durumunun ” vahim” olarak değerlendirdi.
Suudi Arabistan Bahreyn ve Birleşik Arap Emirliği; Katar, Kuveyt ve Umman ile birlikte Fars Körfezi İşbirliği Konseyi’nin 6 üyesidirler. Katar, Kuveyt ve Umman, Ortadoğu bölgesinde işbirliğinin güçlendirilmesi ve istikrarın sağlanmasını isterken, diğer üç ülke yani Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirliği ve Bahreyn, kendi siyasetleri ile bölgede gerginlik, kaos ve istikrarsızlığı daha da arttırarak yayıyorlar.
Yaklaşık 4 yıldan beri devam eden ve son yılların en kötü insani faciasına sebep olan Yemen karşıtı savaş, Tahran yönetimine baskı uygulama doğrultusunda İran ile ilişkiler ve işbirliğinin kesilmesi, Katar ile ilişkileri keserek Doha’ya ambargo ve yaptırım uygulanması ve ayrıca Irak ve Suriye başta olmak üzere bölge ülkeleri iç işlerine karışmak, söz konusu 3 ülkenin gerginlik yaratan siyasetlerinden bazılarıdır.
Söz konusu 3 ülke yönetimleri başta Suriye ve Yemen olmak üzere diğer ülkelerde insan haklarını açık bir şekilde ihlal etmekle kalmayıp, uluslararası ceza mahkemesi statüsünde dörtlü cinayetler olarak bilinen ” insanlığa karşı cinayet, barışa karşı cinayet, savaş suçu ve saldırı suçunu” işlemekle kalmayıp kendi ülkelerinde de insan haklarını açık bir şekilde ihlal ediyorlar.
İfade özgürlüğünün ihlal edilmesi, eleştiride bulunan ve itiraz edenlere karşı şiddet, siyasi parti ve cemiyetlerinin feshedilmesi, siyasi ve dini aktivistlerin tutuklanması, eleştiride bulunanlara karşı adil olmayan kararların verilmesi ve yine eleştiride bulunanların vatandaşlık haklarının iptal edilmesi, Arabistan, Birleşik Arap Emirliği ve Bahreyn’de açık bir şekilde ihlal edilen en önemli insan haklarıdır.
İnsan hakları izleme Örgütü’nün raporunda adaletsizlik, muhaliflere karşı sabırlı olmamak, baskı ve adaletsiz yargılamalar, Birleşik Arap emirliği ve Suudi Arabistan’da yaşanan en önemli insan hakları ihlalleri olarak sıralanıyor.
Fakat Bahreyn’de durum daha da kötüdür . zira adaletsizlik, muhalefetin tutuklanması ve adaletsiz mahkemelerin düzenlenmesine ilaveten muhalifler ve eleştiride bulunanların vatandaşlık hakları da iptal ediliyor. Aynı zamanda 2011 yılından günümüze kadar yaklaşık 170 Bahreynli vatandaş hükümet karşıtı gösteriler sırasında veya Al-ı Halife hapishanelerinde öldürülürken en az 5000 siyasi tutuklu bu ülkede mahkemeye çıkarılmadan aylarca ve hatta yıllarca geçirmelidir.
Buna ilaveten Bahreyn halkının dini kimliği de Al-ı Halife rejiminin saldırısına maruz kalıyor ve despot rejim, ülkenin çoğunluk Şiilerin camilerini tahrip etmenin yanı sıra onların dini törenler düzenlemesini engelleyerek ülke nüfus yapısını Şiilerin aleyhine değiştirmeye çalışıyor.
Fars körfezindeki gerginlik üçgenin insan haklarına yabancı olmasındaki en önemli konu Al-ı Suud, Al-ı Nahyan ve Al-ı Halife rejim muhalifleri ve eleştirmenlerinin halkı bilgilendirme bedelini canlarıyla veya vatandaşlık haklarının iptal edilmesi ile ödemesidir.
İnsan hakları izleme örgütü Ortadoğu ve Kuzey Afrika icra müdür yardımcısı Kennith Roth, gazeteci yazar Cemal kaşıkçının Arabistan rejimi tarafından cinayete kurban gitmesine değinerek bunun bilinçli olmak ve bilgili olmanın bedeli olduğunu belirtti.
Bu arada Bahreyn de siyasi aktivistler ve dini liderlerin vatandaşlık hakları iptal edilerek, sürgün ediliyorlar. Bunun en bariz örneği ise Bahreyn’in seçkin din alimi Şeyh İsa Kasım’dır.