HAKKIN LÄ°SANI
Hakkı kuvvette bilen zalime karşı en büyük kuvvet hakkın lisanıdır.
Bulunduğu zaman ve yaşadığı coğrafyada gücü elinde bulunduran ve gücün esiri olan adamcıkları, güç öylesine kontrol altına almıştır ki, bütün gayeleri, hayata bakış açıları ve çabaları kibir dağlarının zirvesinde güce hükümdar olmaktır. Güç, bazı zamanlarda iktidarın içinde saklanmışken, bazen altının parlaklığında, bazen makamın koltuğunda, bazen sihirbazların ellerinde, bazen hahamların değiştirilmiş kitaplarında hayat bulmakta, her zamanda ve mekanda güç, kendine yeni bir yaşam kaynağı bulmakta, farklı kisvelere bürünmektedir. Bukalemun gibi mekana göre renk değiştirmektedir. Bazen bir heykelin içinde iken, bazen bayrak yapılmış kanlı bir gömlekte, bazen yeşil sarayda, bazen ak sarayda hayat bulmakta, zaman ve şartlar değiştikçe kendine yeni kimlikler edinmektedir.
 Güç, kendilerine tapanların gözlerini kamaştırmakta, iştahlarını kabartmaktadır. Onu elde etmekle, istedikleri her şeyi ele geçirebileceklerini zannederler. Güçle kainata hüküm sürebilecekleri bir rüya alemine, esirlerini çekmektedirler. Bu büyünün, sihrin ve hipnozun etkisine kapılanlar, her şeyi kendileri için mübah saymaktadır. Güçlü olmak, bunlar için haklı olmak demektir. Bu sarhoş edici şarap, güce susamışları dengesizce hareket etmeye, halkın; malını, canını, namusunu kendilerine helal görmeye neden olmaktadır, tüm insanları kendi kulları gibi görmelerine sebebiyet vermektedir.
Onun içindir ki nice Nemrutlar, İbrahimler’i görünce şaşkına dönmektedir. Halbuki İbrahim (as)’ın ne ordusu, ne de askeri vardır. İbrahim (as) için öyle odunlar topladılar ki, onların bir araya gelmesiyle adeta bir dağ meydana geldi. Öyle bir ateş yaktılar ki, günlerce sönmedi. Bu onların şaşkınlığının ve aciziyetlerinin bir neticesidir. İbrahim (as)’ın elinde, Hak’tan başka bir silah yoktu. İbrahim (as)’ın elindeki balta bir kalemdir. İnsanların güce esir oldukları bir zamanda, onları fıtratlarına döndürebilecek bir kalemdir. İbrahim (as) o baltayla kimseyi öldürmedi. Çünkü, en büyük güç, haklı olmak ve hakka dayanmaktır.
Nice Firavunlar, gücün sihrine kapılıp, kendilerini İlah ilan ettiler. Ta ki karşılarına Musa (as), hakkı ilan ederek, asasıyla sihirlerini parçaladı. Nice hahamlar, ellerindeki kitapların verdiği gücün etkisiyle halkı sömürünce, hakikatleri kitaplara gömünce, İsa (as) nüshalara gömülmüş hakkı diriltir Mesih nefesiyle.
 Güç; putların içine girince, cehalet; gücün sembolü olunca, kız çocukları; canlı canlı gömülünce, hürler; güce tapanların kölesi haline gelince, dünya; kisraların, imparatorların dünyası haline gelince, Muhammed (as)’ın dilinde çölleri, denizleri, dağları ve okyanusları aşan bir ses yankılanır. ‘’LA’’!..
 Tüm zalimlere ‘’LA’’. Halkı soyan sahte İlahlara ‘’LA’’. Kız çocuklarını canlı canlı gömen canavarlara ‘’LA’’. Dünyayı kan gölüne çeviren kisralara ve imparatorlara ‘’LA’’. İşte bu nida, saltanatını yıkar zalimlerin. İşte bu nida, hakkın gücüdür. Hakkın gücü, hakkın kendi tabiatından kaynaklanır. Yeter ki hak, zalime karşı cesurca beyan edilebilsin. Güç, her zaman ihtişamıyla aç gözlü tamahkârları kendine çeker. Bundan dolayı; her zaman hakkı beyan eden az bir topluluk olmuştur. Hakkın hakikati, kendisine inananların sayısı değil, kendi hakikatidir. Bundan dolayıdır ki 72 kişi, 10 bin kişilik bir orduya galip gelmiştir. Bundan dolayıdır ki nerede bir Yezid türese, karşısına bir Hüseyin (as) çıkmıştır.
 Güç sahiplerini ayakta tutan, onların zifiri karanlık sistemlerine, kendilerinden çok inanan yalakalardır. Bunlar, güç sahiplerini halka öyle bir anlatırlar ki; anlattıklarında bin bir kılığa girerler. Kimisi abid, kimisi zahid, kimisi demagog, kimisi şeyh, kimisi derviş, kimisi ekonomist, kimisi gazeteci oluverir. Her gün bir vaveyla koparır, her gün bir keramet gösterirler. Bunların kerametleri, halkı o kadar şaşkınlıkta bırakır ki, güç sahiplerinin 5000 odalık sarayları, mütevazi bir ev olur. Milyar dolarlık uçakları, zaruret olur. Halkı öyle bir hipnoz ederler ki, asgari ücretle geçinenler, bin liralık bardağın, güç sahiplerinin hakkı olduğuna inanırlar. Bu israfı, savunur hale getirilirler. Bu yalaka takımı, görevlerini öyle muhteşem yapar ki; güç sahipleri, kendilerini peygamberinde ötesinde görür, adeta kendi yalanlarına kendileri de inanırlar. İş bununla bitmez, gücün tılsımı, bunları öyle bir etkiler ki, kendilerini İlahlık makamında bulurlar. İşte bu safhada, şu hakikat tecelli eder: Hakkı kuvvette bilen zalime karşı, en büyük kuvvet, hakkın lisanıdır.
 Hakkı beyan etmek, ezilmiş olanların bilinçlenmesi, bireylerin hürriyetlerine kavuşması ve düşünmeye sevk edilmesidir. İbrahim (as) gibi Nemrut’un karşısına dikilme, ‘’Benim Rabbim, güneşi doğudan doğurur, batıdan batırır. Senin gücün yeterse, sen güneşi batıdan doğur, doğudan batır’’ diyebilmektir hakkın lisanı.
Musa (as) gibi, Firavunun kara sarayına gidip, hikmet ve öğütle hakkı haykırmaktır hakkın lisanı. İsa (as) gibi, hayat bahşetmektir. Müjdeler verebilmektir. Mücadele etmektir hakkın lisanı. Hz. Muhammed (as) gibi, dünya müstekbirlerine ‘’LA’’ demek, hak nizamı hakim kılmaktır hakkın lisanı.
 Büyük fitnelerin içinde kalınca, Ali (as) gibi, mücadele içinde olmaktır hakkın lisanı. İmam Hasan (as) gibi, kirli oyunları açığa çıkarıp, süfyanilerin iç yüzünü halka göstermek, yeşil sarayın sütunlarını sallamaktır hakkın beyanı. İmam Hüseyin (as) gibi zalimin karşısına çıkıp, en değer verdiğin kişilerin şehadetlerine şahit olmaktır hakkın lisanı. İmam Hüseyin (as)’ın kanıdır, hakkın lisanı.
 Çöpten ekmek toplayan, yatacak yeri, giyecek ayakkabısı olmayan, bir gün aç, bir gün tok gezen insanların hakkı olanla; saraylarda oturan, milyarlık bardaklarda su içen, zırhlı arabalarda gezen, milyar dolarlık uçakları olan zalimlere, güç sahiplerine ‘’LA’’ demektir hakkın lisanı.
 Zulüm takva elbisesine büründüğü zaman, Peygamberin yediği bir hurmayla halkı kandırıp, saraylarda lüks içinde yaşayan zalimlerin sahte takvasını yıkmaktır hakkın lisanı.
                                                                                                                                             Â
MAHÄ°R ARAS
yazı çok güzel ama yazıyı yayınlarken anasayfadaki resmi yazının üstünde paylaşırsanız görsel olarak daha güzel olur…
Önerileriniz ve destekleriniz için Allah (c.c) razı olsun. Önerilerinizi dikkate almaya çalışacağız.