HAYATA TERS AÇIDAN BAKMAK – MAHİR ARAS’IN KALEMİNDEN
Hayatın sıradan olayları içinde olmadık çatlaklar, kırılmalar, sürprizler ve tesadüfler var. Hayatı sürekli yarına yaşamak için erteliyorum. Uzun zamandan beri gerçek hayatın başlamak üzere olduğu izlenimine kapıldım. Fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikli erişilmesi gereken bir şey, bitmemiş bir iş, hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. Sonra hayat başlayacaktı. Sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı… Hayatımı engeller yumağına çeviren, toplumdaki kalıplaşmış yanlış algılarmış. Bu yargılara isyan edip, onları kendi bakış açımla değerlendirdiğimde, kendi doğrularımı bulabildim ve kendi hayatımı yaşayabildim. İmkânlar kısıtlı olduğu için sadece bir yargıdan bahsedeceğim:
‘Okul mutlak manada iyidir’ demek, öğrenciyi zehirlemektir. Okul, insan fıtratına ve ihtiyaçlarına göre düzenlendiğinde, akıl ve mantık ölçüsünde toplumun ihtiyaçlarını göz önüne koyup, toplumun kültürü ve inancıyla bağdaştığında, mutlak manada iyidir. Yoksa… Baldan da zehir olur…
Sıradan olayların içinde sıradanlaşmışım. İyi gösterilen ne kadar kötüymüş meğer. Adam olayım diye beni okula gönderdiler. Sanki okul, adamlığın ölçüsüymüş gibi… Okulda hayattan bezdim, sürekli kafama vura vura bir şeyler anlatmaya çalışan, anlattıklarının iyimi kötümü veya zevklimi sıkıcımı olduğunu kendisi bile bilmeyen, tek bildiği müfredat olan bir öğretmen çıktı karşıma.
‘Okul iyidir, okumamak kötüdür’ dediler; Halbuki arkadaşlarımın yüzde altmışı, okulda sigaraya başladı. Okula gittikçe köreliyordum. Hiç kimsenin aklına gelmez veya herkes çok iyi bilir ama kimse söylemeye cesaret edemez, bugün gençliğin tüm kötü alışkanlıkları okulda kazandığını…
Bıçak taşımayı, kavga etmeyi, okulda öğrendik. Çocuğun cebinde hap veya esrar gören bir baba, oğluna bunu nereden bulduğunu, hangi arkadaşından aldığını sorsa, vereceği cevap; Sıra arkadaşı, sınıf arkadaşı, okul arkadaşı…
Okulda düzenlenen balolarda öğrendik içki içmeyi, okulda müptela olduk her türlü ahlaksızlığa… Daha yedi sekiz yaşındayken, kızlı erkekli olarak bilinç altına verilen zehir doğurdu bu ahlaksızlığı. Niye kızıyorsunuz, neden şikâyet ediyorsunuz? Bizi siz mahvettiniz. Hakkımız değil mi size isyan etmek, size saygısızlık yapmak? Bizi gönderdiğiniz okul öğretti, adam olmayı…
Şimdi soruyorum; Hayatı sürekli yarına taşımamızın altında yatan, bizim doğru bildiğimiz yanlışlarımız mı? Ve hayatımızı sürekli geçmişin tasası ve geleceğin endişesiyle mi boşa harcayacağız? Yaşayacak bu günümüz yok mu?
Yanlış bildiklerimiz, doğrularımızdan daha yüce ise ne yapacağız? Acaba duydunuz mu, ‘İnsanlar size deli demeden, imanınız kemale ulaşmaz’ denildiğini?
Acaba akıllı olduğumuz için mi bu kadar aciziz? Dayatılan bir hayat mı, yoksa tercih edilen bir hayat mı daha iyidir?