İmam Seyyid Ali Hamanei’nin Nükleer Anlaşma oyunu ile ilgili uyarısı
ABD liderliğindeki Batılı ülkeler ABD’nin Mayıs 2018’de KOEP’ten çekilmesinden sonra İran’ın füze kapasitesi ve İran’ın bölgesel politikaları başta olmak üzere diğer konuların da sürece dahil edilmesi gerektiğinde ısrar ediyorlar.
İran ile 5+1 grubu arasında Temmuz 2015’te İran’ın nükleer sorununa ilişkin anlaşma ve KOEP olarak bilinen kapsamlı ortak eylem planının imzalanmasının ardından, ABD liderliğindeki Batılı ülkeler, KOEP’in yürürlüğe girmesi ve ABD’nin Mayıs 2018’de KOEP’ten çekilmesinden sonra ve şimdi bile yaptırımları kaldırmak için Viyana’da yapılan birkaç tur müzakereden sonra , İran’ın füze kapasitesi ve İran’ın bölgesel politikaları başta olmak üzere diğer konuların da sürece dahil edilmesi gerektiğinde ısrar ediyorlar.
KOEP 2 ve KOEP 3 müzakereleri kapsamında da bu konular hep ileri sürülmektedir. Batılıların bu yaklaşımı, İran’dan her zaman güçlü bir tepkiyle karşılandı ve üst düzey İranlı yetkililer, başta füze cephaneliği olmak üzere nükleer olmayan konularda herhangi bir müzakerenin kabul edilemez olduğunu vurguladılar. Ayrıca onlar İran’ın bölgesel politikalarına ve önlemlerine, özellikle direniş eksenini desteklemeye defalarca karşı çıktılar. Lübnan, Yemen, Filistin ve Suriye’deki direniş gruplarına desteklerin kesilmesini de buna dahil etmeye çalıştılar. Ancak Batılılar her koşulda ve her fırsatta bu hukuk dışı ve alakasız talepleri dile getirmeye devam etmektedirler.
ABD Başkanı Joe Biden’ın Kasım 2020’deki ABD başkanlık seçimlerinden önce ve seçildikten sonra KOEP’e geri dönme sözü vermesine rağmen, kanıtlar ve Washington’un yaklaşımı ve pozisyonları ABD’nin temelde KOEP’e 2015’te geri dönme niyetinde olmadığını gösteriyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin KOEP’ten çekileceği 2018’de “Donald Trump” tarafından duyurulsa da o Amerikan yönetim organının temsilcisiydi ve eylemi ABD sisteminin arzusunun bir yansımasıydı. Gerçek şu ki, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında ortak bir mesele de; 2015 KOEP’in ABD’nin çıkarlarını sağlamadığı yönünde olmasıydı. Bu nedenle Amerika, KOEP 2 ve KOEP 3 peşinde koşuyor ve hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar İran’la nükleer konunun yanı sıra başka konularda da diyaloğa girmek istiyor. Elbette Amerikan bakış açısına göre diyaloğun anlamı, puan teatisi yapmak için iki eşit taraf arasındaki etkileşim değil, Washington’un taleplerini Tahran’a ve vermeden dikte ettiği bir diyalogdur. Kuşkusuz böylesine haksız ve tek yanlı bir yaklaşım İran için kabul edilebilir değildir ve bu husus Viyana müzakerelerinin önemli etkenlerden biridir.
İslam İnkılabı Lideri nükleer anlaşma müzakereleri hakkında da konuşarak ikinci ve üçüncü aşama nükleer anlaşma müzakerelerinin amaçları hakkında ve müzakerelerin Amerika ile yaşanan sorunu çözmeyeceğini de belirterek şöyle buyurdu: ” Kimileri siyasi anlayış iddiasında bulunup kaosların son bulması için oturup ABD ile durumu çözmemizi istiyorlar. Ancak Amerika ile sorunumuz nasıl çözülür ki? Müzakere ve yükümlülük altına girmekle bu iş bitecek mi? Cezayir toplantısında Amerika ile müzakere ettiler ve söz aldılar. Ancak Amerika sözlerini tuttu mu? Yaptırımlar kaldırıldı mı? servetimizi geri ödediler mi? ” dedi.Sonuç olarak ABD’nin küresel hegemonyası çerçevesinde diyaloglar başlığı altında hep kendi çıkarlarını ve taleplerini dayatmak istediğini unutmamak gerekir. Nitekim bu bir gerçek ve ABD bunu defalarca ispatlamış ve ne denli güvenilmez olduğunu göstermiştir.