Mevlana’nın Dilinden İmam Ali…
O açıklayıcı İmam, O Tanrı velisi sefa ehlinin vücut güneşidir. Yerde, gökte, mekanda, zamanda Hak’la duran o imamın zatı, iç ve dış temizliği ile vasıflanmak vaciptir. Çünkü küfürden, iki yüzlülükten kurtulmuştur, temizdir…
Onun toprağı birlik alemidir. O insanın hakikati ve canı gibiydi. Her şey fanidir, fakat can yaşar, ölmez. Onun haraketi kendinden diri olan ezeli varlıktandır. Beka çevresin de döner dolaşır, yaratıkları yaratanın zatı gibi o bakidir. Hakkın yüksek sıfatları Ali’nin vasfıdır. Hakkın sıfatları zaten ayrı değildir. O, Tarının zatına yapışmış ‘’O’’ olmuştur. Hani duyduğun lahutun hazinesi yok mu; işte o odur. Çünkü o Hak’tan Hak’la görünmüştür. O hazinenin nakdi, tükenmez ilimdi. İşte o ilimden maksat, yüce Ali’dir. Hakkın hikmetini ondan başka kimse bilemez. Zira o hakimdir, her şeyin bilginidir.
İbtidasız evvel o idi, sonsuz ahir de o olur. Peygamberlere yardım eden o idi, velilerin gören gözü de hakikaten odur.Yüzünün nurlu parıltısı, kendi ziyasında bir güneş yarattı. O, Hak iledir; Hak ondan görünür. Hakka ki, o Hak ile ebedidir.
Ademin toprağı onun nurundan idi, o sebeple meleklerin tacı oldu; Allah’ın isimleri onda belirdi. O temiz ve yüce imamın ilmi sayesinde adem, her şeyi anladı. O nur tek olan yaratanın nuru olduğu içindir ki, melekler onun huzurunda secde ettiler. Evet, muhakkak ki, Adem, onun imamın nuru ile bütün ilahi isimleri bildi…
Şit, kendin de Ali’nin nurunu gördü ve yüksek alemi öğrendi. Nuh, kendini yüksek menzile ulaştırıcıya kadar, istediğini hep onda buldu. Gene ondandır ki kurtuluşa eren Nuh, nehirde gayret tufanını buldu da beladan kurtulmuş oldu. Halil peygamber dostlukla onu andı da ateş ona al lale oldu. Nemrud’un ateşi o Allah dostuna hep gül, nesrin, lale oldu. Gene o idi ki, keyfiyle kendi koyununu İsmail’e kurban etti. Yusuf kuyu da onu andı da, o saltanat mülkünü süsleyen tahtı buldu. Yakup onu önün de bir çok inledi de Yusuf’un kokusunu alıp gözleri açıldı. İmran’ın oğlu Musa, onun nurunu gördü de uzun geceler hayran kaldı. Kırk gece kendinden geçti; kavuşma ve görüşme zevkine daldı. Sonra dedi ki: ‘’Ya Rabbi! Bana bu lutfundan bir alamet ver. ‘’Hak ona ‘’işte sana nurlu eli verdim’’ dedi . Gene Ali’nin vergisidir ki Meryem’e arkadaş oldu da İsa vücuda geldi…
O şeraitte ilim şehrinin kapısıdır. Hakikatte ise iki cihanın beyidir. İki cihanın sultanı Muhammed, hakka yakınlık gecesinde Allah’a kavuşmanın harem yerinde onun sırrını gördü. Ali’nin nutkunu Ali’den dinledi. Ali ile birleşilen o yerde Ali’den başka bulunmaz.
Allah yolunda gidenler isteyicilerdir; Ali istenilendir. Söyleyenler söylerler, susarlar.O, susmaz, söyler. Ebedi ilim, onun göğsünde parlayıp göründü. Vahyolunanların sırlarını o hakikat olarak bildi ve bildirdi. Ümmetlere haykırdı:
Allah yolunda Ali sizin kılavuzunuzdur. Allah’a içi doğru olanlar yüzlerini ona çevirmişlerdir. Zira o şahtır, doğru yolu gösterendir, efendidir…
O, bütün peygamberlerin sırrında idi. Cenabı Mustafa:Benimle açıkça beraber bulundu, dedi.
Dinde evvel, ahir o idi. Allah ile içli dışlı o idi… İşte bunları söyledim ki, bu yüksek mananın nüktesini öğrenesin de yüksek velayete eresin. Sence apaçık bilinsin ki, hakikatte yüce olan O’ dur.
Ey efendi benimle boşuna kavga etme. Bu böyledir. Hakikat budur ki, hepimiz bir zerreyiz, güneş odur. BİZ HEPİMİZ DAMLAYIZ, DENİZ O’ DUR.