Muhsin Rızayi’nin Abdulmelik Husi’ye yazdığı mektup
Muhsin Rızayi’nin Abdulmelik Husi’ye yazdığı mektup…
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
“Kendilerine savaş açılan Müslümanlar’a, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphe yok ki Allah’ın onlara yardım etmeğe gücü yeter. ”
Yemen’in Seçkin Lideri kardeş Abdulmelik Husi
Büyük şeytandan ve gasıp İsrail’den saldırı izni alarak Yemen’e hücum eden Kabil sıfatlı saldırganlar karşısında onurlu Yemen halkının kahramanca direnişini ve siz hakiki İslam evlatlarının zaferlerini selamlıyorum. Her ne kadar halkın hukukunu, onur ve şerefini savunma cephelerinde gösterilen fedakarlığın yanında direniş diplomasisi, kabul görülen bir şeydir hatta onun bir parçasıdır ancak bu gün direniş, saldırgan cahillerin akıllarını başına toplaması için gayret namlularının ve aziz Yemen gençlerinin şahadete talip olmalarından geçmektedir. Savaş alanındaki direnişle ancak diplomatik kanallar aktif hale gelebilir. Havada güç gösterisi yapıldıktan sonra, Yemen’i parçalayıp kuzey ve güney olarak ikiye bölmeleri için sizleri müzakere masasına çağırmayı amaçlamış olmaları pek uzak bir ihtimal değildir. Elbette çıkarlarınızı herkesten daha iyi siz teşhis edebilirsiniz fakat yarınki diplomasinin başarılı olması, sizin bugün savaş meydanında göstereceğiniz direnişe bağlıdır.
Ey İslam askerleri!
Arabistan yöneticilerinin Yemen saldırısı için öne sürdükleri gerekçe ve argümanlar öylesine muhtevasız, temelsiz ve kaziptir ki hangi tarafını örtersen diğer tarafı rüsva ve teşhir edici olmaktadır. Devrik ve firari bir cumhurbaşkanının gönderdiği mektubun bir ülkeye saldırılması ve binlerce masum insanın katliamdan geçirilmesi için bahane olarak ele alınmasını kim kabul edebilir?! Kimse bunu kabul etmez meğer saldırganlardan Yemen halkını katliamdan geçirilmesini istemiş olsun! Onlar gayet iyi biliyorlar ki İlahi huzurda ve de dünya kamuoyu önünde masum insanları öldürmek affedilmez bir suçtur. Şüphesiz vicdanları nezdinde verecek bir cevapları olmayacaktır ve neticede söylemiş olduklarının bir bahaneden başka bir şey olmadığını söyleyeceklerdir. O takdirde saldırganların zafiyeti ve korkusu, Arabistan yöneticilerinin polisiye ruhiyesi yaptıkları gayri meşru girişimde daha çok ortaya çıkacaktır. Onların bu tutarsızlığı, insani ve İslami olmayan girişimi kesinlikle saldırganların mağlubiyetini ve Allah’ın izniyle sizlerin zaferini beraberinde getirecektir. Diğer bir deyişle, zaafiyet ve korku ile iç içe olan saldırganlık (ki büyük bir günah olarak telakki edilir), onların beslediği IŞİD’in uygulamaları gibidir. Ki gövde gösterisi için elleri kolları bağlı olan esirlerin başını kesmektedir. Bu affedilmez günahlar, İslam ya da güvenlik adına yapıldığı zaman daha büyük bir suça dönüşmektedir.
Yemen’in değerli rehberi, aziz ve devrimci kardeşim!
Tarih göstermiştir ki gelecek, hak cephesinindir. Bugün, Yemen, Suriye, Irak, Lübnan, Filistin ve Bahreyn’deki direniş cephesi, İsrail ve Arabistan’ın başını çektiği saldırgan cephesine karşı saf bağlamış, direniş ve saldırganlık dünyadaki siyasi söylemi etkisi altına almıştır. Hiç şüphesiz sizler, Yüce Allah’ın yardımıyla ve zaferinize dayanarak değil sadece dünyanın siyasi söylemini belki Ortadoğu’daki halkların kaderini de belirleyebilirsiniz. Ortadoğu bölgesi, insani ve İslami olan yeni bir düzene doğru hareket halindedir. Milletlerin kendi kaderlerini belirlemelerinin önüne geçmek amacıyla size saldırılmıştır. Onlar, halkların bağımsızlık ve özgürlük elde etmesini istemiyorlar. Sizin bütün suçunuz, Yemen’in Yemenliler tarafından yönetilmesini istemiş olmanızdır. Suriye, Lübnan, Irak, Filistin ve Bahreyn’de de aynı ses halklardan işitilmektedir. Yüz yıldan fazladır bölge halklarının elde etmeye çalıştığı bu haklı taleplerinin düşmanlar tarafından görmezden gelinmesi mümkün mü? Direniş cephesinin değerlerini (özgürlük, bağımsızlık, İslam çerçevesinde demokrasi) halkların gönlünde söndürmeye güçleri kesinlikle yetmeyecektir.
Ey Yemen’in Aşura-i evladı!
İslam dünyası bugün gerçek uyanışını yaşamaktadır. Hunharca taifeleştirmeler, Siyonizm’in mezhep kurmaları ve cahili taassuplar, bu İslami Hareketi bastırmaya gücü yetmeyecektir. Yemen’de tek bir İranlı askeri elemanın dahi bulunmadığını herkes biliyor. Elbette düşmanlar bu propagandayla İran’ın Müslüman yaralıları bile tedavi etmemesini amaçlıyorlar. Onlar, İran hastanelerinin yataklarından bile korkuyorlar. Bu azametin, görkemin sırrını ve şifresini çözmeleri gerekir. Onlarda eğer demokrasi, bağımsızlık ve özgürlük için mücadele etseler salabetli olacaklardır ama eğer saldırganlığa devam ederlerse günbegün dünyada ve kamuoyu nezdinde saygınlıklarını daha çok kaybedecek ve daha fazla yıpranacaklardır. Şermu’ş-Şeyh oturumu, sultanların İlahi iradeye karşı gösterisiydi ve yakında “yadullahi favka eydihim”i (Allah’ın elinin onların ellerinin üzerinde olduğunu) anlayacaklardır. Direniş cephesinin saldırgan cepheye galip geleceğine ilişkin en ufak şüphe yoktur. Dünya, insan haklarının ve ülkelerin resmi sınırlarının ihlaline karşı direniş söylemine teşnedir. Emin olun ki değil sadece İslam dünyasında, hatta dünya kamuoyu nezdinde bile çok ciddi taraftar bulacaksınız. Kabil sıfatlı kardeşlerimizin çıkarınadır ki derhal saldırıları durdurup sizinle diyalog kurmaya yönelsinler. İslam ülkelerindeki sorunların yegane çözüm yolu diyalog ve kardeşlik masasıdır. Suriye, Irak ve Yemen olayları üzerinden asıl cepheyi –ki Kudüs işgalcisi rejimle mücadeledir –değiştirmek istiyorlar. Fakat nasıl ki İslam askerleri Saddam’ı geri püskürttükleri halde İsrail’le mücadeleden el çekmedilerse bugünde Yemen ve diğer bölgelerdeki kardeşlerimiz bu önemli görevi yerine getirmeleri gerekir.
Kardeşiniz Muhsin Rızayi
İslam İnkılabı Muhafızı