Seyyid Haşim Safiyuddin: Lübnan’ı ikinci bir Yemen’e çevirmek istiyorlar
Hizbullah Yönetim Kurulu Başkanı, 14 Mart grubunun Arabistan’ın talimatlarına bağlı kalarak Lübnan’ı ikinci bir Yemen’e çevireceği uyarısında bulundu.
Lübnan El-Menar televizyon kanalının haberine göre, Lübnanlı mücahitlerden Ali Hüseyin Fetuni’nin şahadeti münasebetiyle, ülkenin güneyindeki Halusiye şehrinde düzenlenen merasimde bir konuşma yapan Seyyid Haşim Safiyuddin, 14 Mart gurubunun daha belirgin olarak da El Müstakbel Hareketinin Arabistan’ın talimatlarına bağlı olması, Lübnan’ı ikinci bir Yemen’e çevireceğini belirtti.
Safiyuddin devamla şunları söyledi: Bu mesele Arabistan politikası için yeni bir yenilgidir. Çözüm yolu, Arabistan’dan ve diğer bölgesel ülkelerin hepsinden daha kalıcı ve daha devamlı olan Lübnanlı ortakların geri dönmesinden ve diğer yandan ise kimsenin dışlanmadığı ulusal müşareketin asgari düzeyinin korunmasından geçiyor.
Görüşlerin ısrarla ve inatla savunulmasının temelinde dış etken vardır. Bu sorunların Lübnan’da dahili düzeyde sürmesi hususunda, bilenen bölgesel ülkelerden özel talimatlar söz konusudur.
Kendini hakim gören ve bölgesel ülkelerin yardımıyla çoğunluğu alan gurup, her kesi dışlamak istiyor ve kendisi için fırsat oluştuğunda kimseyi bundan istisna etmeyecektir.
Hizbullah Yönetim Kurulu Başkanı, şunları vurguladı: Direniş, büyük kazanımlar elde etti ve ediyor, Lübnan’ı korudu ve korumaya devam ediyor, oldukça sabırlı ve istikametlidir, sorumluluk alanını kendi haline terk etmez; buna karşın, bu gün bazıları teori sunuyor ve direniş seçeneğinden söz ediyor fakat karşılığında ülkeyi, mukaddesatı ve namusu savunmak için bir şey yapmıyorlar.
Tekfirci gurupların tehlikesi söz konusudur ve Lübnan’ı sarmış durumda.
Bu tehlike nasıl def edilebilir, arzulamakla ya da uluslararası topluma veya bu tehlikeyi kendi paralarıyla icat eden bazı bölgesel ülkelere tevessül ederek mi def edilecek?
Haşim Safiyuddin, şöyle dedi: Direniş görevini yaptı, sorumluluk aldı ve sadece Lübnan’ın doğusunu değil, bütün Lübnan’ı, bütün şehirleri, kasabaları ve köyleri savundu. Çünkü bu bir sorumluluk sayılmaktadır ve bu uğurda büyük fedakarlıklar yaptı.
Geçmiş 10 yıllık siyasi deneyim boyunca Arabistan’ı, Katar’ı ve bazı Arap büyükelçiliklerini dinleyen bazı Lübnanlılar, asgari olarak –İsrail’le mücadele yolunda ya da Lübnan’ın birliğini korumak için – ne elde ettiler? Acaba ileri sürdükleri gibi Lübnan mı onlar için önceliklidir yoksa Arabistan’dan gelen talimatlar mı? 2006 yılındaki tehlikeden ve tekfircilerin tehditlerinden tutun ta genişleyip Lübnan’da bir emirlik kurmak isteyen tekfirci düşünceye kadar Lübnan aleyhindeki büyük tehlike ve tehditlere karşı ne yaptılar?
Bunların yaptıkları işlerin sonucu, bozulmadır, yenilgidir ve yıkıcılıktır başka bir şey değil ve bu gün yanlış politikalarıyla ülkeyi daha fazla gevşeme ve mağlubiyete doğru sevk etmekteler.