TASARLANMIŞ TOPLUM – MAHİR ARAS’IN KALEMİNDEN
20. yy’da sosyoloji ilmi gelişmiş, sosyolog ve psikologlar, kendilerine ayrılan devasa bütçelerle laboratuvar ortamında bile toplumlar üretir hale gelmişlerdir. Dünyanın kanını emenler; ‘’Bana şöyle bir toplum lazım: Mesela artık Afrikalıların saçlarına kına sürmelerini istemiyoruz. Onun yerine makyaj yapsınlar, onlara makyaj malzemesi satabilelim. Elbise giysinler, elbise satabilelim..’’ diyerek siparişlerini verirler, bu toplum mühendisleri de ‘’İstediğiniz toplum 5 yıl sonra hazır efendim’’ derler.
Vizyona giren bir film, dergi, yeni çıkan bir kitap, lüks bir otomobil, birkaç reklam filmi ve toplumun benimsediği birkaç futbolcu, bir iki siyasetçi, biraz din adamı ve anadan doğma çıplak birkaç aşufte ile deney grubu olan toplumun yaşayış biçimi, alışkanlıkları, dini, milli ne kadar değeri varsa hepsi değiştirilir. Artık modern kölelerden oluşan ve daha fazla sömürülen bir toplum oluşmuştur.
Şimdi bunu biraz daha somutlaştırıp, kullandıkları birkaç yöntemi ülkemizdeki örneklerle açıklayalım:
Eşik Yöntemi: İstenmeyen tepkiye neden olan uyarıcı, çok az düzeyde verilir ve düzey yavaş yavaş arttırılır.
Çarşaflı bir toplumdan, mini etekli bir toplum nasıl meydana geldi? Başörtülü bayanlar, nasıl çözüldü? Başörtüsü, farzdan çıkıp nasıl tarz oldu? İyi düşünmek lazım. Elbette ki çarşaflı bir bayanın bir kerede çarşafını çıkarması beklenmez. Bunun için önce birkaç çarşaflı bayan gereklidir ki, bunlar televizyona çıksın, toplumun gözü önünde çarşaflar mantoya geçsin. Televizyon dizilerinde manto reklamları yapılsın ve çarşaflı bayanlar manto giymeye başlayınca artık mantolar daraltılsın ve kısaltılsın. Toplumda itibar edilen bir iki hocanın kızı veya hanımı yeni manto modellerini giysin. Ve tüm bu süreç işlemeye devam ettiğinde zamanla dizilerde sadece başörtülü, mantosunu çıkaran modeller oluşturulur. Birkaç muhafazakar gözüken siyasinin eşi, kızı yeni modelleri giydiğinde, üçüncü ve dördüncü aşama gerçekleşir ve artık istenilen toplum oluşturulmuştur.
Bıktırma Yöntemi: İstenmeyen tepkiye neden olan uyarıcı, organizma istenmeyen tepkiyi vermekten yoruluncaya kadar verilir. Organizmada alışma meydana gelir.
On yıl önce şehit cenazelerinde, bütün toplum aynı anda, hep beraber tepki verir, caddeler, sokaklar, miting yapan insanlarla dolardı. Şimdi ise her gün 10 veya 20 şehit varken toplum niye tepki göstermiyor? Veya Reyhanlı’da ilk patlayan bombaya gösterilen tepki, Ankara ve İstanbul’daki patlamalarda neden gösterilmedi? Çünkü toplumu alıştırdılar. Şehit cenazelerine alıştık artık. Normal bir durum olarak algılamaya başladık. Eğer patlayan veya patlayacak bombalara sert bir direnç göstermezsek, onların sayısı da artacak, alışacağız. Yanı başımızda bombaların patlamasına tepki göstermekten bıktığımız gün, öldüğümüz gün olacaktır. Yaşasak ta, yürüyen bir ölüden farkımız olmayacaktır. Sürekli yalan bomba haberleriyle topluma korku yaymalarının nedeni ise toplumu patlayacak başka bir bomba için hazırlamaktır.
Zıt Tepki Yöntemi: İstenmeyen tepkiye neden olan uyarıcı ile birlikte bu uyarıcıya rekabet edebilecek ve istenen tepkiyi meydana getirecek uyarıcı birlikte sunulur.
Zıt tepki yönteminde toplumun ahlak algısı nasıl değiştirilebilir? Bunu ele alalım:
Muhafazakâr bir aile ortamında, televizyonda şehvet ve fuhuşiyatın olduğu bir film veya program izlenilmez. Bu ailenin değerlerini çözebilmek için nasıl bir yol izlenilmeli? Hem dini bir program devreye girer, saygın bir hoca televizyona çıkar ve vaaz verir. Helalden haramdan bahseder. Yanında program sunucusu açık, makyajlı, cilveli bir aşüfte habire hocaya soru sorar. Oda riyakar bir şekilde cevap verir. Mübarek mübarek sırıtarak, başını gözünü oynatarak evliya rolünü ifa eder. Onu izleyen aile bireyleri, hocanın sözlerinden %30 etkilenirken, açık bayandan %70 tahribata maruz kalırlar.
Planlı programlı sindirilme hareketine maruz kalan aile, artık hocaların sohbetleri sayesinde en ahlaksız televizyon programlarını bile izleyecek bir seviyeye gelir. Aynı anda Cennet ve Cehennemi yaşamaya kalkışan bir aile modeli ortaya çıkar. Değerler zayıflar, çağdaşlık adı altında her türlü rezilliğin yolu açılmış olur. Çözülme başladı mı devamı gelir. Zamanla bireyler karşı çıktıkları ve benimsemedikleri bir yaşam modelini savunmaya başlarlar. Su alan gemi gibi küçük bir delik geminin batması için yeterlidir. Gemiye zarar veren ha sevdiğiniz biri ha düşmanımız, gemi batmaya başladı mı, bunun bir önemi olur mu?