Vahdet; İslam dünyasının bütünlük güvencesidir
Gerçekte vahdeti, İslam dünyasının bütünlüğünü korumak ve artan tehditlerle mücadele etmek için anahtar bir kelime olarak tanımlayabiliriz. Bugün İslam dünyası her zamankinden daha çok vahdet ve birlikteliğe muhtaçtır.
Bugün İslam dünyası şimdiye kadar görülmemiş düzeyde tefrika girişimleri, İslam ülkeleri arasında derin çatlaklar, tekfirci sapkınların cinayetleri, İslam ülkelerinde iktidarların dağılması veya zayıflaması ve sonuçta Yemen en somut örneği olan bazı İslam ülkelerinde acı insani faciaların yaşanması gibi durumlarla karşı karşıyadır.
İslam dünyasının karşı karşıya bulunduğu bu tür durumlar için çeşitli nedenleri gündeme getirmek mümkün. Ancak hiç kuşkusuz en önemli neden, İslam ülkelerinin onca ortak yönlere ve birleştirici etkene karşın ilişkilerinde ayrışma üzerinde odaklanmalarıdır, gerçi bu konuda Batı emperyalizmi ve sömürü düzeninin rolünü ve entrikalarını da gözardı etmemeliyiz.
Öte yandan Mülümanların arasında vahdetin korunma zarureti ve önemi hakkında da bir çok sebepten söz etmek mümkün, fakat günümüzde İslam dünyasının karşı karşıya bulunduğu tehditlere bakıldığında bu sebepleri şöyle sıralayabiliriz:
- Vahdet; Müslümanların arasında düşmanlıklara son veren etken,
- Vahdetin korunması; izzet ve iktidar kazandıran etken,
- Vahdet; Müslümanların dayanışma etkeni,
- Tefrika ve ihtilaf; en kötü azaplar,
- Ortaklıkları ön plana çıkarmak; ihtilaflardan uzak durmak.
Şimdi hep birlikte bu başlıkları bir bir gözden geçirelim.
Vahdet; Müslümanların arasında düşmanlıklara son veren etken.
Kur’an’ı Kerim bir çok ayette Müslümanların arasında vahdetin önemine ve aralarındaki çatlakların olumsuz sonuçlarına işaret ediyor. Bu ayetlerin en ünlü olanlarından biri Al-i İmran suresinin 103. ayetidir. Bu ayette yüce Allah şöyle buyurmakta:
Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişilerdiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.
Allah teala bu ayeti şerifte Müslümanların arasında düşmanlıkların son bulmasına vesile olan etken dinde vahdet olduğunu buyuruyor. Gerçekte İslam dini nazil olmadan önce insanların arasında derin düşmanlıklar hakimdi, ancak İslam dini tüm bu düşmanlıkları sonlandırdı.
Vahdetin korunması; izzet ve iktidar kazandıran etken.
İslam Peygamberi Hz. Muhammed -s- sürekli Müslümanların arasında izzet ve iktidara vesile olan ilk etken aralarındaki vahdet olduğunu vurgulamıştır. Gerçekte Müslümanların izzet ve iktidarında vahdetin önemi, hatta hükümeti kendi hakkı bilen İmam Ali -s- Müslümanların izzetini ve iktidarını korumak ve aralarında her türlü tefrika ve ihtilafı önlemek için kendisine yöneltilen zulme karşı sessiz kalmayı ve sabretmeyi tercih edecek kadar önemlidir.
Vahdet; Müslümanların dayanışma etkeni.
Günümüzde de Müslümanların arasında vahdet, her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulan bir durumdur. İran İslam Cumhuriyeti nizamının büyük kurucusu İmam Humeyni -ks- İslam dünyasının zafiyetini tefrikadan kaynaklanan bir durum olarak biliyor ve İslam ümmetinin azametini korumanın yegane yolu vahdet olduğunu belirtiyordu.
İmam Humeyni -ks- İslam inkılabı zafere kavuştuktan hemen bir gün sonra yayımladığı mesajında Müslümanların arasında vahdetin korunması zaruretine vurgu yaparak şöyle buyurdu: biz ehli sünnet Müslümanlarla biriz, hepimiz tek ümmetiz. Eğer biri, biz Müslümanların arasında tefrikaya yol açacak bir söz edecek olursa bilin ki ya cahildir, ya da Müslümanların arasında ihtilaf yaratmak isteyenlerdendir. Kesinlikle şii sünni diye bir mesele yoktur. Biz hepimiz kardeşiz.
İslam İnkılabı Lideri İmam Hamanei de vahdeti Müslümanların arasında kardeşlik ve sürtüşmeden uzak durma şeklinde tanımlayarak tefrikadan ve sürtüşmelerden uzak durmanın ve Müslümanların arasında dayanışmayı arttırmanın vahdetin korunmasının önemli sonuçlarından olduğunu belirtiyor.
İmam Hamanei’nin düşüncesinde vahdetin korunması sadece fikri ve inanç temelinde ihtilafların yokluğu değil, aynı zamanda İslam dünyasında fikir ve inanç temelinde ihtilaflara ve farklılıklara saygı göstermektir. Bu konu önemli bir konunun mısdakıdır, şöyle ki vahdet, sadece bir düşünce veya bir inancın var olması demek değildir. Vahdet farklılıkları ve farklı görüşleri benimsemekle beraber ortak yönlere vurgu yapmak ve sonuçta iç ve dış tehditlerle mücadele etmektir. Bu şartlarda vahdet Müslümanların arasında sosyal, siyasi, kültürel ve güvenlik açılarından dayanışmaya önemli bir etkendir.
Tefrika ve ihtilaf; en kötü azaplar.
İslam dininde vahdetin korunmasının önemine vurgu yapıldığı kadar tefrika ve ihtilaf tenkit edilmiş ve sonuçları hakkında uyarılarda bulunulmuştur. Yüce Allah Enam süresinin 65. Ayetinde Müslümanların arasında tefrikayı tenkit ederken, ihtilaf ve tefrikayı en kötü azaplar olarak tanımlıyor. Gerçekte tefrika günümüzde İslam dünyasında dayanışmanın yok olması ve zayıflamasına yol açmıştır, öyle ki günümüzde İslam coğrafyası en feci beşeri facialara ve en istikrarsız şartlara şahit oluyor. Bugün bölgede tekfirci terör örgütlerinin türeyerek mantar gibi çoğalması, Suriye, Yemen, Irak ve Libya gibi İslam ülkelerinde krizlerin ve şiddet olaylarının tırmanması ve Amerika Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’le ilgili ahmakça ve zorba kararı her şeyden ziyade İslam dünyasında ihtilaf ve tefrikaların tırmanması ve vahdetin yokluğundan kaynaklanır. Eğer İslam dünyasına vahdet hakim olsaydı başta Amerika Başkanı olmak üzere İslam düşmanları asla Kudüs’ü siyonist rejim İsrail’in başkenti ilan etme küstahlığında bulunamazdı.
Ortaklıkları ön plana çıkarmak; ihtilaflardan uzak durmak.
Bugün İslam dünyasında IŞİD teröristlerinin tehditleri mevcut atmosferde kısmen bertaraf edildiği bir sırada İslam dininin Amerika ve korsan İsrail gibi baş düşmanları hala İslam ülkeleri arasında ihtilaf ve tefrika çıkarma çabalarını sürdürüyor. Bu yüzden bu zümre ile mücadele etmek için ortaklıkları ön plana çıkarmak gerekiyor. Müslümanların arasında en önemli ortak yönlerden biri tek peygambere ve tek kitaba sahip olmaktır. Buna göre İslam Peygamberi -s- ve Kur’an’ı Kerim Müslümanların arasında diyalog ekseni ve ihtilafları azaltma vesilesi olabilir. Bu hedefe ulaşmakta ise İslam alimleri önemli rol ifa edebilir. Gerçekte günümüzde İslam alimleri İslamî devletlerin hükümet yapısında söz sahibi olduğundan dinde her türlü cahillik ve yanlış anlaşılma ile mücadele ederek Müslümanların ortak yönlerini İslamî vahdet ve birliktelik doğrultusunda ön plana çıkarabilir.
Her halükarda bugün Suriye ve Irak krizleri İslam ümmeti arasında vahdetin yok olmasının doğuracağı sonuçlardan bazılarıdır. Gerçekte Irak ve Suriye’de yüz binlerce insanın ölümü veya yaralanması ve milyonlarca insanın avare ve perişan olmasına yol açan şey, İslam ülkeleri arasında tefrikanın vahdetten üstün tutulmasıdır. Gerçi Batılı zorba devletlerin müdahaleleri ve politikaları bu şartların oluşmasında etkili oldu, fakat bu müdahaleler ve politikalar da İslam ülkeleri arasında vahdet ve birliğin yok olması yüzünden etkili olabildi ve Irak ve Suriye’yi bu hale getirdi.
Öte yandan Irak ve Suriye’de sonunda IŞİD gibi tekfirci terör örgütlerinin hezimetine yol açan şey de başta İran, Irak, Suriye olmak üzere bazı İslam ülkeleri ve İslamî grupların arasında vahdet ve birliktelik oldu. Bugün Arabistan ve müttefiklerinin Yemen’e dayattıkları savaş da İslam dinini yanlış anlaması ve yorumlamasının sonucudur.
Ve son olarak Müslümanların zafer sırrı, İslam dünyasında tehditlerin son bulması veya en azından hafiflemesinin sırrı, Müslümanların arasında vahdettir. Kuşkusuz İslamî vahdetin içinde ne IŞİD gibi örgütler ne de insani facialar doğabilir, nitekim düşmanlar da başta Beytulmukaddes olmak üzere Müslümanların dini kimliğini ve simgelerini İslam dünyasından ayıramaz.