Zeynel Abidin ŞEHİDOĞLU’nun Kaleminden: “SİZDEN ÖNCEKİLER”
SİZDEN ÖNCEKİLER…
“İnsan yalnız ‘iman ettik’ demekle, hiç imtihân edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar? Ant olsun ki biz, onlardan öncekileri imtihan ettik. Elbette Allah (imtihan ederek), doğru söyleyenleri de bilir, yalancıları da bilir.” (Ankebut, 29/2-3)
Allah-u Teala(cc) Kur’an-ı Kerim’de daha önce dünyaya gelmiş çeşitli ümmetlerin yaşayışlarını, dünya üzerinde yapıp ettiklerini kendilerine peygamberleri vasıtasıyla göndermiş olduğu ilahi emirlere uyup uymadıklarını; gönderdiği bu ilahi emirlere tabii olan insanların ne kadar samimi olup olmadıklarını bir çok musibet ve belalar vermek suretiyle denemiş onların durumunu Kur’an-ı Kerim’de “Kıssa”lar şeklinde bildirmiş ve daha sonra gelecek olan insanların da aynı veya benzeri imtihanlara tabii tutulacağını bildirmiştir. Bu durum ilahi bir Sünnetullah; insanlar üzerine yazılan bir yazgıdır. Allah’a(cc) kul olma sözü veren insanların, verdikleri bu sözde ne kadar samimi olup olmadıkları; yine insanların kendilerine gösterilmeden bırakılmayacakları bildirilmiştir.
Bu ilahi imtihanla ilgili Bakara Suresinde şöyle buyrulmaktadır: “(Ey müminler!)Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeden Cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara yoksulluk ve sıkıntı öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki nihâyet peygamber ve beraberindeki müminler, “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” demişlerdi. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı yakındır.” (Bakara, 2/214)
Yine Hz. Resulullah (sav) bir hadisinde şöyle bildirmiştir:
“Sizden önceki ümmetler içinde öyle kimseler bulunmuştur ki, (zalimler tarafından) yakalanır, onun için yerde bir çukur kazılır, o kişi o çukurun içine gömülürdü. Sonra büyük bir testere getirilir, onun başı üzerine konulurdu da cesedi ikiye bölünürdü, fakat bu onu dinden döndürmezdi. (Bir başkasına da benzer işkenceler uygulanır); demir taraklar ile etinin altındaki kemiği ve sinirleri taranırdı da, bu işkenceler o mümini dininden çevirmezdi. (Sahabilerim!) Size yemin ederek söylüyorum ki, Allah bu işi (İslam dinini), mutlaka tamamlayacaktır. Öyle ki, bir süvari San’a’dan Hadramevt’e kadar (tek başına) yolculuk edecek de Allah’tan ve bir de (yolcu koyun sahibi ise) koyunlarına kurdun saldırmasından başka hiçbir şeyden korkmayacaktır. Fakat sizler acele ediyorsunuz!.” (Ahmed b. Hanbel, 5/109; Buharî, Menakıbu’l-Ensar,29).
Peki kimlerdi bizlerden önce gelip geçenler?
Bu insanların başlarına neler gelmişti?
Bizlerin başına gelmesi muhtemel olan şeyler nelerdir?
Çok fazla eski tarihlere gitmeden; çok yakın tarihlerde vuku bulmuş, tarihin seyrini değiştirmeye namzet olayların Müslümanlar üzerindeki etkilerine; Müslümanların bu tür olaylar karşısındaki tavırlarına bakarsak bizim için yeterli olacaktır. Ki bu olaylar içinde en mühimi, en önemlisi ve en değerlisi İran İslam Devrimi’dir.
Bu Cihan Şümul İslam Devrimi’nin kurucusu İmam Humeyni(ra) küfri ve münafıki Şahlık rejimine karşı kıyam etmiş; Şahın ne kadar zalim, zorba, kan emici olduğunu; halklara ait olan ülke kaynaklarını Dünya küfrünün başı olan Büyük Şeytan Amerika’ya aktardığını ve bu Şahlık düzenin yıkılıp yerine İslam nizamının gelmesi gerektiğini savunmuş ve bu yolda çalışmalar yapmıştır. İmam’ın (ra) bu kıyamına karşı Şah-ı Zalim askeri ve silahlı gücünü devreye sokmuş, İmam’a (ra) ve O’na tabi olanlara her türlü baskı ve işkenceleri reva görmüş, birçok Müslümanı şehid etmiş, birçoğunu zindana atmış İmam’ı (ra) da ülke dışına sürgün etmek suretiyle İslam Güneşi’ni söndürmeye çalışmıştır. Fakat bu kahraman yiğitler Allah’a (cc) verdikleri sözden dönmeyip Şahı ülkeden kovup, Muteşem İslam İnklabı’nı gerçekleştirmişlerdir.
İçerideki adamlarıyla Devrimi engelleyemeyen Dünya İstikbarı bütün gücüyle dışarıdan Saddam zalimiyle İnkılaba saldırmış; sekiz yıl gibi uzunca bir süre süren savaşla İnkılabı ortadan kaldırmaya çalışmışlardır. Bu süreçte İnkılabın kahraman ve yiğit evlatları nice acılar, nice işkenceler, nice açlık ve kıtlıklar çekmiş; otuz altı yıldır süren Ambargolara sabır ederek bu İlahi İmtihanı başarıyla vermişlerdir.
Dört yıldan beri devam eden, Direniş cephesinin tarafı olan, direnişten yana tavır koyan; İslam’a ve Mazlumlara destek olan kahraman Suriye Devleti ve Halkı da bu İlahi İmtihandan geçmekte; her gün başlarına bombalar yağmakta, başları bedenlerinden bıçaklarla, satırlarla ayrılmakta, ciğerleri, kalpleri Hindin vahşi, canavar evlatlarınca ısırılmakta; İmar olmuş bir ülke viraneye döndürülmekte….
Ama bu mübarek beldenin mübarek İnsanları yaşlısıyla, genciyle; kadınıyla erkeğiyle direnmenin, sabrın ve imanda sebat göstermenin ne olduğunu bizlere göstermiş ve göstermeye de devam etmekteler.
Bir diğer tarafta hikmet ve iman diyarı olan Yemen. Yüzyıllar boyunca zalim ve zorba güçlerin egemenliği altında yaşamak zorunda bırakılmış; bütün yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, baskılarla, işkence ve kandırmacayla ellerinden alınmış mazlum ve mustazaf Yemen halkı; Husiler önderliğinde kıyam etmiş, zorba ve zulüm düzenini yıkıp; İlahi Kelimetullahı hakim kılmak için meydanlara dökülmüştür. Bir çok baskı ve yıldırma politikalarına göğüs germiş;ülkenin başına bela olmuş kan emicileri alaşağı etmişlerdir. Siyonist kimliklerini Kabe’nin örtüsüyle gizleyen Al-i Suud ve Arap görünümlü Siyonist yöneticili ülkeler; bu muhteşem kıyamı, bu mübarek devrimi yok etmek için Yemen’e saldırdılar. Yemen halkını katlederek, aç bırakarak ve ülkeyi harap ederek kendi kokuşmuş zalim ve zorba düzenlerini devam ettirmeye çalışmaktalar. Çok iyi biliyorlar ki Yemen’de ortaya çıkan bu kıyam ateşi kendi ülkelerine de sıçrayacak ve Onları Cehenneme yollayacaktır. Bundan dolayı da tüm güçleriyle bu İlahi Nuru söndürmeye çalışmaktalar.
Lakin günümüzün bu kahraman, muvahhit ve mücahit halkı her türlü zulme, baskıya, zorlamaya, öldürülmeye, açlık ve susuzluğa rağmen imanlarında sebat ederek; Allah’ın(cc) Bakara Suresi(214.)Ayetinde belirttiği gerçek mü‘minin nasıl olması gerektiğini tüm dünya Müslümanlarına haykırmaktalar.
İşte hemen yakın tarihimizde ve yanı başımızda cereyan etmiş ve etmekte olan bu olayların yarın da bizlerin başına geleceği açık ayetlerle malumdur. Ki içerisinde yaşadığımız bu Diyarı gerek konumu ve gerekse de yönetiminin Süfyani olması hesabıyla bizleri daha da ağır imtihanların beklediğini bilip; ona göre hazırlıklı olmalıyız.
Zeynel Abidin ŞEHİDOĞLU